Oyların ve yorumların düşmesi kalbimi bi' nebze kırmıyo değil :")
Rahatsız bir halde yatağında döndü. Göğün yeri sarsan gürültüsü kulağına iliştiğinde yerinde sıçramış, irileşmiş gözleriyle etrafa bakınıyordu. Cama vuran ağaç dalları, yağmurun şiddetli damlaları ve karanlık odanın yıldırımlarla parlaması içini titretiyordu.
Hızla kalkıp gece lambasını yaktı. Ardından odanın ışığını açarak kapıyı sımsıkı kapattı. Sanki böyle yaptığında yıldırımlarla savaşabilecekti ama içindeki korkunun haddi hesabı yoktu ve bedeninin savunmasız kaldığını hissettiğinde onu sarmalayacak birinin olması gerektiğini anlayamayacak kadar paniğe bürünmüştü.
Bu sırada Harry, bulunduğu arabanın aniden aydınlanıp peşinden gök gürültüsünün duyulmasıyla, kaşlarını çatarak telefondan başını kaldırdı. Arabanın camından dere misali inen yağmurlar görüş alanını engelliyordu ama içine sinsi bir yılan gibi girmeye başlayan endişeyle telefonu kenara bırakıp yerinde doğrulmuştu.
Yan koltuğa attığı şemsiyeyi alıp önce kapıyı, ardından şemsiyeyi açtı ve dışarı çıkarak, endişeyle kararmış gözlerini, önünde dikilen koca binaya dikti. İzbe caddenin harabe binasında, en üst katından şimdi parlamaya başlayan ışıklar yüreğini paramparça hale getirip yumruklarını sıkmasına sebep oldu.
Buradaydı, yanındaydı, onu korumaya hazırdı fakat ona dokunamıyor, her şeyin yolunda olduğuyla ilgili onu teselli edemiyordu. Tanrı biliyordu ya, yüreği ne kadar korku doluydu. Titreyen küçük bedeni, korkuyla ıslanmış yüzü, buğulu gözleri ve büzülmüş tatlı dudakları geliyordu gözünün önüne. Şimdi yanında olsaydı...
Ah, bir yanında olabilseydi sevgilisi ona sarılır, bırakma beni, derdi. Korkuyorum Harry, sarıl bana diye fısıldardı. Harry onu sımsıkı sarardı. Seni nasıl bırakabilirim ki, diyerek onu öperdi.
Çenesine damlayan ıslaklığı şaşkınlıkla sildi, parmaklarını kaldırıp baktığı ıslaklık şemsiyeyi aşan bir yağmur damlası yerine, kirpiklerini aşmayı başarmış gözyaşından fazlası değildi.
Boğazına oturmuş yumruyu yutmaya çalışarak bakışlarını tekrar çevirdi daireye. Gölgesi telaşla odanın içinde dolanıyor, içinde sinsi bir yılan misali endişenin dolanmasına engel olamadığı adam bu kadar yakın olmalarına rağmen aralarındaki mesafenin kat edilemeyecek olmasıyla zihnini kemiriyordu.
Telefonu eline alarak annesini aradı ama kaç kez aramasına rağmen ulaştığı sonuç koca bir hiçlikti. Bu saatte çok da yakın olmadığı arkadaşlarını arayamayacağını biliyordu. İçini titreten gök gürültüsü devam ederken dayanamayacağını anladığında yatağın bir köşesine kıvrıldı ve gürültü dinene dek yorganın altında, gözleri sıkıca kapanmış halde beklemeye başladı.
- - - -
Uykusuzluktan acıyan gözleriyle, mutfakta hazırladığı tabakları tepsiye yerleştirdi. Dudakları esnemek için aralanıyor, uykuyla ıslanan gözlerini ovuyordu. Henüz molasının bitimine on dakikası vardı, yine de hem siparişleri hazırlıyor, hem de kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyordu. Bir aydır streste olduğunu bahane edip sürekli yiyordu, okuldan sonra iş bulamaz halde depresyona girdiğinde de böyle olmuştu. Stresli zamanlarda -tıpkı bir aydır olduğu gibi- kendini verdiği en iyi şeylerden biri de yemek yemekti.
"Uyuyamamış gibisin," diye Clary girdi içeriye. Arkadaşının hali ona pek de iyi gelmiyordu.
"Hmm, biraz geç yattım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Runaway | Larry ✔
RomanceHarry Styles azılı bir suçlu olarak kabul edilmektedir. Fakat polisten kaçmayı başarıp masum birinin evine sığınınca işler ummadığı şekilde gelişir. Harry,25 Louis,20