Hazan Çamkıran üç eski arkadaşı ile çimenlikte duruyordu. Deniz Çelik, Nazar Dağdeviren ve Selin Yılmaz. Kızlar Tuğçe Mertoğlu'nun gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasından kısa süre sonra, üç yılı aşkın bir süredir konuşmamışlardı ama bugün Tuğçe'nin anma töreninde tekrar bir araya gelmişlerdi. İki gün önce işçiler, Tuğçe'nin eski evindeki beton bir tabakanın altında onun cesedini bulmuşlardı.
Hazan tekrar cep telefonuna gelen maile baktı.
Hala buradayım sürtükler.
Ve her şeyi biliyorum. -A"Aman Allahım!" diye fısıldadı Deniz. Cep telefonunda aynı mesaj vardı. Aynı Nazar ve Selin'de olduğu gibi. Geçen haftadan beri, her biri -A adlı birinden bu tip mail ve mesajlar almışlardı. Bu notlar genelde Tuğçe'nin kaybolduğu sene ile ilgiliydi. Ama bazıları yeni sırlardan bahsediyordu. Şu an olan şeylerden...
Hazan -A'nın Tuğçe olabileceğini düşünmüştü #Tuğçe-A . Onun bir şekilde geri döndüğünü ama şimdi bu olanaksız görünüyordu öyle değil mi? Tuğçe'nin cesedi betonun altından çıkmıştı. Tuğçe...
Ölmüştü... Uzun zaman önce."Sizce bu mesaj... Selen olayını mı kastediyor?" diye fısıldadı Deniz elini köşeli hatları olan çenesine götürerek.
Hazan telefonunu tekrar çantasına koydu. "Bu konuyu burada konuşmamalıyız. Birileri bizi duyabilir." Hazan gergin bir şekilde bir dakika önce Yağız ve Selen'in oturduğu merdivenlere baktı. Hazan, Yağız'ı, Tuğçe kaybolduktan sonra hiç görmemişti ve Selen'i ise en son sağlık görevlisinin kollarında hareketsiz bir halde ağaç evden aşağıya indirilirken görmüştü.
"Salıncaklar." dedi Nazar, Gültahta çocuk parkını kastederek.
Burası onların eskiden buluştukları özel yerdi."Mükemmel!" dedi Hazan kalabalığın arasından sıyrılırken
"Orada görüşürüz."Kristal kadar berrak, güneşli güzel bir sonbahar günü öğleden sonrası idi. Havada elma ve yanmış odundan çıkan dumanın kokusu vardı. Tepede uçan bir sıcak hava balonu vardı. Gültahta'daki en güzel kızlardan biri olan Tuğçe'ye anma töreni düzenlenebilecek en güzel gündü.
Her şeyi biliyorum.
Hazan titredi. Bu bir blöf olmalıydı. Bu -A her kimse her şeyi biliyor olamazdı. Selen olayını bilemezdi... Ve kesinlikle sadece Tuğçe ve Hazan'ın bildiği sırrı da bilemezdi. Selen kazasının olduğu gece Hazan arkadaşlarının görmediği bir şeye tanık olmuştu ama Tuğçe bu sırrın aralarında kalması gerektiğini söylemişti. Bunu Deniz, Selin ve Nazar bile bilmemeliydi. Hazan onlara anlatmak istemişti ama yapamayınca olanları kafasından çıkartıp sanki hiç olmamış gibi davrandı.
Ama... Olmuştu.
Flashback,
Ferah, güzel bir nisan gecesi Tuğçe'nin fişeği ağaç evin penceresine ateşlemesinden hemen sonra Hazan dışarıya koştu. Hava yanmış saç gibi kokuyordu. Sağlık görevlilerinin Selen'i ağaç evin sallanan halat merdiveninden aşağıya indirdiklerini gördü.
Tuğçe yanında duruyordu. "Bilerek mi yaptın?" diye sordu Hazan korku içinde.
"Hayır!" Tuğçe, Hazan'ın kolunu sıkıca kavradı. "Bu sadece..."
Hazan daha sonra olanları yıllarca aklından silmeye çalıştı:
Yağız Arslan direk onlara doğruyu geliyordu. Saçları paspas gibi keçelenmiş, solgun yüzünün rengi daha bir atmıştı. Tuğçe'ye doğru yürüdü."Seni gördüm." Yağız o kadar sinirliydi ki titriyordu. Garajlarının önünde park eden polis arabasına doğru baktı. "Onlara söyleyeceğim."