Deniz kırmızı ojeli tırnaklarıyla telefonuna gelen binlerce mesaja cevap yazmakla meşguldü.
Sıkıcıydı. Onun istemediği binlerce kişi ona mesaj yazmıştı.
-A'danda bir haber yoktu. Kızları tehdit etmesi gerekmez miydi? Neden bu kadar sessizdi?
Telefondan umudu kestiğı anda bir mesaj sesi duyuldu.
Deniz telefona iyice yaklaştı.
Bu inanılır gibi değildi. Mesaj Rahmet'tendi.
"Konuşmamız gerek. Yandaki kafeteryada bekliyorum."
Deniz dolabını hızlıca açtı. Pek bir şey giymeye hevesi yoktu. Nazar kayıpken bu ona doğru gelmiyordu.
Bir mavi pantolon ve bir kırmızı tişört giyip evden çıktı.
--
Deniz restorana geleli 5 dakika olmuştu ama bu beş dakikada ikisininde ağzını bıçak açmıyordu.
Rahmet sürekli beyaz yemek masası örtüsüne başını eğiyordu. Deniz'in suratına bakacak hali yoktu.
Bu durum Deniz'i şüphelendiriyordu.
Rahmet uzun süredir ortalarda yoktu en son onu Selin'in mahkemesinde, Nazar vurulmadan önce görmüştü.
Ya da kaçırılmadan önce.
Deniz bu sıkıcı sessizlikten bıktı ve konuştu. "Neden konuşmuyorsun?"
Rahmet aniden Deniz'e baktı. "-A'nın takımındaki bir kişiyi öğrendim."
Deniz'in gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Ne? Nasıl yani? Kimmiş?"Rahmet derin bir nefes aldı.
"Bu seni üzecek.""Tolga mı?" dedi Deniz aşırı bir ciddiyetle.
Rahmet yemek masasına tekrar kafasını eğdi.
"İnan alıştım ben güvendiğim kişilerin bana ihanet etmesine alıştım. Didem, sen, Tolga."
"Ben seni üzdüysem eğer-"
"Nazar'ın nerede olduğunu sordun mu?" diye sordu Deniz hızlıca lafına bölerek.
"Bilmediğini söyledi."
"Nerede şimdi?"
"İnşaat olan ev-"
"Beni oraya götürür müsün?"
--
Yağız kulübesinde oturmuş olan olayları düşünüyordu. Bunca şey başlarına nasıl gelmişti?
-A kimdi?
Neden onları kurban seçmişti?
Hemen karşısındaki fotoğrafa baktı.
Bu Hazan'ın fotoğrafıydı.
Biliyordu. Aşıktı ona ilk gündeki gibi.
Hazan onu görmese de, ondan nefretde etse Yağız ona kalbinin anahtarını çoktan kaptırmıştı.
"Yağız!" diye bir ses geldi aşağıdan.
Bu Hazan'ın sesiydi. Yağız merdivenlerden hızlıca aşağı indi.
"-A'dan mesaj aldın mı?"
"Hayır."
"Benim odama girdi. Bir şey almış olabilir mi?" diye sordu ve düşünmeye başladı.
Günlük!
-A, odasından Tuğçe'nin günlüğunden başka bir şey alamazdı.
"Tabii ya günlüğü aldı! Allah kahretsin!" dedi ve ağacın kütüğüne tekme attı.