Nazar soğuk eller tarafından soğuk ellerle taşıldığını hissetti. Kafası halsizlikle arkaya düşmüştü ve kolları ondan cansız iki varlık gibi boşlukta sallanıyordu.
Zaman kavramı yoktu. Kaç gün, kaç ay, kaç yıl geçmişti bilmiyordu. Kurumuş ve tabaka haline gelmiş dudaklarını da sadece su istemek için açıyordu.
Gözleri, göz kapakları ve göz diplerinden dikilmiş gibi, neredeyse hiç açılmıyordu. Zaten açılsada, görebileceği tek silüet siyah bir kapüşonla geziyordu.
Soğuk eller, onu sert ve soğuk bir zemine oturttu. Nazar'ın oturabilecek mecali bile olmadığından arkasını bir kayaya yasladı. Ardından ellerin, Nazar'ın ayakkabısına dokunduğunu hissetti. Nazar kısa bir süre sonra gözlerini açtı. Bu hissi unutmuştu. Göz diplerinde çapak birikmişti ve biri parmaklarıyla göz kapaklarını tutuyormuş gibi ağırdı, adeta açılmak istemiyordu.
Nazar pırıltılı güzel gözlerini açtığında, ayaklarının soğuk bir boşluğa daldığını hissetti. Panikle aşağı baktığında başı dönüyordu ama siyah kapüşonlunun, Nazar'ın çıplak ayaklarını güzel pırıl pırıl bir göle soktuğunu görmüştü.
Siyah kapüşonlunun başını kaldırdığını zar zor görebiliyordu Nazar. Kapüşonlu, her zamanki ifadesiz maskesini takmış, Nazar'ın önünde dizini kırmış çömelmişti.
Eldivenli soğuk elleriyle Nazar'ın çenesine dokundu ve kendini yüzüne hizaladı.
"Burada bekle." dedi kapüşonlunun robot sesi. Gerekmedikçe konuşmazdı fakat konuştuğu zamanda, maskenin her ne varsa, sesi boğuk kaba bir sese çeviriyordu.
Kapüşonlu onu gönül rahatlığıyla bırakabiliyordu çünkü Nazar'ın bırakın kaçmaya çalışması adım atması bile imkansızdı.
Kapüşonlu, yani Nazar'ın içten içe bilip, kendine itiraf etmediği kişi; -A, ona günün belli aralıklarıyla küçük haplar veriyordu. Nazar ne olduğundan emin değildi. Fakat bu küçük, pembe haplar onu berbat ediyordu. Kaçırıldığı ilk günlerde çok bir etki yapmamıştı. Fakat yavaş yavaş bilinci kapanmaya, şuurunu kaybetmeye başlamıştı.
İlk günler gücü yerinde olduğu için direnebiliyor, hapları içmeyebiliyordu. Ama günde içtiği tek bir ilaç bile, uykusunu getiriyor, beyninde minik fısıltılar duymasına sebep oluyordu.
Ve günler geçtikçe Nazar, -A'nın onu nereye çekerse oraya götürmesine kısacası bir kukla olmasına izin vermişti.
Eski Nazar'dan eser kalmamıştı. Göz altları şişmiş, zaten -A yüzünden saçları birbirine girmişti ve çoğu zaman ilacın yan etkisi yüzünden tişörtüne kusuyordu.
Ve sanırım bu ilaç Nazar'ın hafızasınıda, bir silgi gibi yavaş yavaş siliyordu. Bazen kendi kendine unuttuğunu hissediyor, paniğe kapılıp kendine tekrar ediyordu.
Adım Nazar 17 yaşındayım. Arkadaşlarım, Hazan, Deniz, Selin ve Tuğçe. Tuğçe, yaptığımız pijama partisinde eve giderken kaçırıldı ve ölü bulundu aslında ölü değil. -A, onu esir aldı. -A bir anonim ve bize tehdit dolu mesajlar atıyor. Vuruldum, ölüyordum. -A beni kaçırdı.
Nazar bunları düşünürken, -A'nın biraz önce spor ayakkabılarıyla çimlere basarak gittiğini gördü.
Muhtemelen biraz daha ilaç getirecekti, ya da bir parça ekmek. Bu onun Nazar'a her gün hazırladığı menüydü. Ucu koparılmış bir somun ekmek, ve bir şişe sıcak su.
Nazar gölde ayaklarını aşağı yukarı sallarken, bir anda gülmeye başladı. Bu ona komik gelmişti.
Ayağıni gölden havaya kaldırdı, ve dönen başını eğerken güldü.
"Yukarııı."
Ayağını gölün sularına bıraktı.
"Aşağı."
Ardından kıkırdamaya başladı.
Sırtını yasladığı kayaya yavaşça kafasınıda bıraktı ve gecenin gökyüzünü nasıl siyaha boyadığını izledi. Yıldızlar, minik, parıltılı noktalar halinde dağılmışlardı.
Gökyüzüne bakınca halisülasyon gördü. Ya da öyle bir şey...
Bir yüz görmüştü gökyüzünde. Bu bir erkekti. Kumraldı, ela gözleri ışıltıyla bakıyor, pembe dudaklarıyla Nazar'a bakıyordu.
Nazar bu çocuğu tanıyordu.
Adı neydi?Murat?
Evet.
Nazar sırıttı.
Ardından gözlerini kapadı ve kısa bir süre sonra -A yanına geldi.
Tahmin ettiği gibi elinde bir tepsiyle.
-A, robot sesiyle konuştu.
"Burayı beğendin mi?"
Somon ekmekten bir lokma kopardı ve Nazar'ın hareket etmeyen dudaklarından içeri soktu.
"Uslu kız." diye mırıldandı robot sesli -A. Bu sese göre fazla alaycıydı.
Nazar lokmayı çiğneyemeden tükürdü. Ardından gülmeye başladı.
-A, yeni bir lokma kopardı ve kararlılıkla ağzına verdi. "Ye."
Nazar dahada gülmeye başladı. Ekmek parçaları tükürükler halinde ağzından çıkmaya başladı.
-A kızmıştı, bir lokma aldı ve şiddetle Nazar'ın ağzına soktu.
"Ye dedim."
-A şişesine uzandı. Kapağını açıp Nazar'ın gülen ağzını tutmaya çalışırken Nazar bunun bir oyun olduğunu düşündü. Ardından -A'nın tam göğsüne vurdu ve -A göle düştü.
Göl durgunlaştı.
-A, göle düştükten sonra çıkan su sesinden başka bir ses duyulmadı.
Saniyeler geçti.
-A çıkmadı.
Nazar yeniden gülmeye başladı.
-A, onunla saklambaç oynuyordu.
Nazar tüm gücünu topladı ve ayağa fırladı.
Kendini ormana attı. Deli gibi koşuyor, çıplak ayakları yerleri dövüyordu. Gülerken nefesi boğazına takıldı. Ardından bir kütüğün önünde durdu. Kollarıni kütüğe koydu ve saymaya başladı.
"1,2,3,4,5..."
Nazar durdu.
Gözlerinin önünde bir şeyler belirdi.
-A.
Bir cümle hatırladı.
"Sürtükler kahraman olamaz."
Nazar nefesini tuttu.
Hatırlamıştı.
Uzaklardan sesler gelmeye başladığında, Nazar hayatında hiç koşmadığı kadar süratle koşmaya başladı.