Flashback,
Selin ellerini ritmik bir şekilde masaya vuruyordu.
"Nerede kaldı?" dedi Nazar.
"Hep böyle yapıyor." diye tısladı Hazan.
"Hey." dedi Selin. "Şimdi gelecek tamam mı?" önüne dönüp beklemeye devam etti.
Deniz, Selin'in kızgın yüzüne bakıp önündeki patates tabağını işaret etti. "Onu yiyor musun?"
Selin gülerek tabağı, Deniz'in önüne itti.
O sırada Tuğçe, elinde devasa AVM poşetleriyle kafeye girdi.
"Kızlaaarr." dedi melodik bir sesle. Poşetleri yan sandalyeye atıp kendi için bir sandalye çekti ve gözlüğünü çıkarıp garsona doğru salladı.
"Bir soda alabilir miyim?" diye sordu dilini dişinde gezdirerek.
Mest olmuş garson, sırıtırak giderken Selin sandalyesinde dönüp Tuğçe'ye baktı.
"Hey Tuğçe."
"Selam." dedi Tuğçe rahat bir tavırla.
"Geç kaldın." diye homurdandı Hazan.
"Haklısın Hazan, herkes senin gibi her konuda inek olamaz."
"Şunu söylemeyi kes." dedi Hazan elini masaya vurarak.
"Tamam Hazan." dedi Nazar.
"Buraya bunun için gelmedik.""Evet Hazan bunun için gelmedik. O harika turtaları yemek için geldik." dedi Deniz. Önlerinden geçen garsona gelmesi için işaret etti ve uzun bir sipariş verdi.
Garson gittiğinde Tuğçe gözlerini devirdi ve hemen sonra; "Ah az kalsın unutuyordum." dedi.
Yanındaki koltuğa uzandı ve poşetlerden birinin içinden 5 tane kolye çıkardı. Kolyelerin her birinde hepsinin ismi sıralıydı. İsimler gümüş bir zincire işlenmişti. Tuğçe kolyeleri tek tek kızlara verdi.
"Bu da bilekliklerimiz gibi olacak. Arkadaş olduğumuz sürece bunları çıkartmayacağız."
"Sonsuza kadar." dedi Nazar gülümseyerek.
Tuğçe'nin yüzü asıldı. Uzaklara daldı fakat hemen sonra kendini topladı ve gülümsedi.
"Sonsuza kadar."
Flashback son.
--
Hazan ayağını hastane koridorunda ileri geri sallıyordu.
"Eminim.." diye mırıldanıyordu kendi kendine. "Eminim. Nefes alıyordu."Deniz kızarmış gözlerini ovuşturarak Hazan'ın yanına oturdu ve kendini gülmeye zorladı. Elindeki kahveyi Hazan'a uzattı.
"Al tatlım."
Hazan hızla kafasını Deniz'e çevirdi.
"Biliyorum Deniz. Nefes alıyordu. Alıyordu değil mi?"Deniz kahve fikrinden vazgeçip elindeki karton bardağı yanındaki boş sandalyeye koydu. Ardından hırkasını üzerinden çıkarıp Hazan'ın kollarına bıraktı ve eliyle onu kendine çekip saçlarını okşadı.
Hazan hâlâ mırıldanıyordu.
"Nefes alıyordu eminim. Nefes alıyordu." ardından Deniz'in kucağında rahatsız bir uykuya daldı.
12 saat önce,
Adliyenin sevimsiz revirinde çıt çıkmıyordu. Kızlar yerde yatan Nazar'ın etrafında toplanmış, hareketsiz duran kızdan bir yaşam belirtisi bekliyordu.