''Tae ben hayatımda böyle bir maç görmemiştim!''
Jimin'e güldüm ve omzundan ittirdim. Son dakikalarına gelmemize rağmen ne kadar iyi bir maç olduğunu anlayabiliyorduk. ''Keşke başından itibaren izleyebilseydik.'' dedim. Tekrar oturduğumuz yerlere geçmiştik ve milletin dağılmasını izliyorduk. Daha öncesinde bu kadroyu hiç görmemiştik. Sadece Yoongi, Namjoon ve Hoseok vardı. Fakat görünüşe göre 2 yeni kişi daha eklenmişti. Ben de aslında eskiden Jimin gibi fazla basketbol maçları izlemezdim ama Kuroko no Basket animesini izledikten sonra basketbola olan bakış açım tamamen değişmişti. Artık basketbol izlerken zevk alıyordum ve Jimin'i de bu işe bulaştırmıştım. Okul basketbol takımında ikimizin de favorisi Yoongi'ydi. Takımda boyu en kısa olmasına rağmen en hızlı top süren oydu şüphesiz. Onu takip etmek bazen zor bile olabiliyordu. Basketbol maçlarıyla ilgili en güzel şey de Jimin'le beraber yorum yapmamız ve sunucu gibi maçı sunmamızdı. Bizim küçük eğlencemiz gibi bir şeydi.
Namjoon, Yoongi ve Hoseok'la aynı sınıfta olmama rağmen onlarla fazla konuşmamıştım. Genellikle onlar ayrı takılıyorlardı. Ayrıca öğle arasında sanki onları izleyen kimse yokmuş gibi takılırlardı hep. Jimin, benim ve onları izleyen birkaç kişinin varlığını bildiklerinden çok şüpheliydim. Aslında bilmemeleri daha iyiydi çünkü onları sevdiğimizden izlemeye gelmiyorduk sadece eğlenmek için izliyorduk. Yanlış anlamaları daha kötü bir sonuç doğurabilirdi.
Okul saati bittikten sonra eve dönmek için her zamanki otobüsüme binmiştim. Genellikle okuldaki çocuklar hep köprü yolundaki otobüs durağında beklerlerdi. Ben ise hep köprü yolunun biraz daha aşağısına gidip erkenden binerdim. Erkenden oturmak güzel oluyordu. Genellikle okulla beraber bindiğimde oturamıyordum ya da erkenden dolmuş oluyordu. Bu sefer mutlulukla en arkada boş yer bulduğumda acelem yokmuş gibi oturdum. Otobüs ileri durağa, yani okul durağına, geldiğinde gözlerimle dışarıya baktım. Otobüse binen kişiler dümdüz arkaya doğru ilerleyecekleri için garip göz temasından kaçınmak istiyordum çünkü. Otobüs hareket etmeye başladıktan bir süre sonra bile gözlerimi pencereden ayırmamıştım. Doğru anı bulduğumda göz ucumla gelen kişilere baktım. Genellikle bindiğim otobüse aşağı yukarı aynı kişiler binerdi çünkü evlerimiz, bu otobüsün güzergahı üzerindeydi.
Otobüs birkaç durak ilerledikten sonra dikkatimi çeken bir olay oldu. Yaşlı bir amca bir öğrencinin dibinde durmuş ve onu dürtmüştü. Çocuk birkaç saniye amcanın dürtmesine karşılık vermedi, uyuyor gibi bir hali vardı ve üstelik kulaklık takıyordu. Kendine gelince amcaya döndü. Amca ''Evladım, yer verebilir misin? Kemiklerim çok ağrıyor.'' dedi. Çocuğun o anda pek şansı yoktu zaten. Ya yer verecekti ya da linç yiyecekti. Üstelik bu tür ricalarda ''Hayır, vermiyorum.'' deme ihtimali neredeyse %0,01'di. Amcanın isteği üzerine çocuk, yerini verdi ve arka tarafa benim olduğum yöne doğru geldi. Ona baktığımı belli etmemek için arka tarafa doğru ilerlediği süre boyunca gözlerimi yine dışarı çevirmiştim. Onun için utandırıcı bir olay olmalıydı ama içimden kıs kıs gülüyordum. Böyle bir durum kendi başınıza gelmediği sürece eğlenceli sayılabilirdi. O çocuğa göz atmak üzere gözlerimi dışarıdan çevirdiğimde o çocuğu tam önümde gördüm. Kim olduğunu görünce şok olmuştum. Bugün basketbol maçında gördüğüm çocuktu! İsmi Jin'di hatırladığım kadarıyla. Az önce hiçbir şey olmamış gibi dışarı bakıyordu sadece. Ya da belki içerisinde bir şeyler yaşıyordu. Otobüste oturmanın bir güzel tarafı da insanları böyle gözleyebiliyor olmanızdı. Ayaktaki kişiler de elbette gözlemleyebilirlerdi fakat bu işin oturunca daha iyi yapıldığını düşünüyordum.
Jin gerçekten şanslı bir çocuk olmalıydı çünkü birkaç durak sonra yanımdan birisi kalktı ve yer boşaldı. Arka tarafta sadece Jin olduğu için koltuk kapmak için acele yapmasına gerek de yoktu. Jin, kalkan kişiyi görünce usulca yanıma oturdu. Jin'le ilgili ilk düşüncem, kokusunun çok hoş olduğuydu. Güzel bulduğunuz bir parfümü üzerinize sıkmak isterdiniz ya aynı o hissi yaratıyordu. Sahi bugün basketbol maçı yapmamış mıydı bu çocuk? Ona rağmen nasıl böyle güzel kokabiliyordu, şaşırmıştım. Birkaç durak geçtikten sonra arka taraftan birisi daha kalkınca Jin yana kaydı. Fakat ben yerimden hareket etmedim. Bilerek onun yanına kaydığımı anlamasını istemiyordum çünkü. Zaten bir gereği de yoktu. Ben böyle düşünürken zaten hızlıca birisi yanıma oturmuştu.
Kendi ineceğim durağa kadar Jin'in ne yaptığını görememiştim. İneceğim durak gelince onun hala inmediğini gördüm. Sanırım evi sonraki duraklardaydı. Fakat otobüs güzergahının son 5 durağı kalmıştı. Bu da oturduğumuz yerin yakın olduğunu gösteriyordu. Acaba onu daha önce hiç otobüste görmüş müydüm? Bugün ilk defa görmüşüm gibi bir his vardı içimde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Again and Again ~TaeJin~
RomanceOkul basketbol takımındaki Jin'e sadece hayranlıkla bakan Taehyung'un bakışları aynı mı kalacaktır yoksa zamanla başka bir şeye mi dönüşecektir?