''Hey, Tae! Hey!!!''
Sakin denebilecek bir sabah günü yine okuluma giderken arkamdan gelen bu sesle irkilmiştim. Arkamı dönmeden bile sesin kime ait olduğunu elbette biliyordum. Jeon Jungkook.
Derin bir nefes çekerek yürümeyi bırakıp arkamı döndüm. Evet, Jungkook bana doğru koşuyordu. Yüzünde asla solmak bilmeyen o gülümsemesi vardı. Ondan nefret ediyor falan değildim ama bana bu kadar yakın davranmasına alışık değildim. Bu yüzden bu durum, ona karşı mesafeli durmama sebep oluyordu.
''Günaydın!! Dün nasıl geçti?''
Yanıma gelip bana bunu sorduğunda omuz atmıştı. Sinirlerim bozulmuş gibi gözlerimi devirdiğimde ona ''Bir şey olmadı.'' dedim.
''Dün Jin'le sizi bilerek yalnız bıraktım. İşe yaradı mı hadi söylesene.''
Ona şaşkınlıkla döndüm. Bizi bilerek yalnız bıraktığına inanamıyordum, bizim yanımızdayken hiç telefonuna bakmamıştı ve telefonu numaradan değil gerçekten de çalmıştı. Aniden yanımızdan ayrılması elbette şüphe vericiydi ama hiçbir pürüz hissetmemiştim.
''Nasıl yani?''
''Siz hesabı ödemeye gidince Hoseok'a beni 10 dakika içerisinde aramasını söyledim. Gerisini de biliyorsun zaten.''
Kelimenin tek anlamıyla şok ediciydi. Jungkook'un böyle stratejileri olduğunu bilmiyordum. Tahmin bile edemezdim. Bu işi kesinlikle çok iyi halletmişti. Beni kafeden çıkarmayı, benimle garip gözükmemeyi ve beni Jin'le baş başa bırakmayı bile. Şaşkınlıktan otomatikmen gülmüştüm.
''Gerçekten seninle kimse boy ölçüşemez Jungkook.''
''Biliyorum.''
''Teşekkür ederim bu arada dün yaptıkların için.''
''Evet bana borçlandın.''
''Eh, öyle de denebilir.''
''O zaman borcunu benimle arkadaş olarak ödeyebilirsin.''
Arkadaş olmak. Bu cümleyi kullandığında kafamda 5N1K soruları kendiliğinden oluşmuştu. Arkadaş olmak güzeldir. Hatta fazla arkadaşın olması da güzeldir. Fakat konu Jungkook olunca benimle neden bu kadar arkadaş olmayı istediğini bilemiyordum. Anlayamıyordum da. Dışarıdan ondan sürekli uzaklaşmaya çalıştığım için sinir bozucu birisi gibi görünebilirdim. Ama yine de Jungkook bunu umursamıyor gibiydi. Belki hoşuna bile gidiyor olabilirdi.
''Hayır, arkadaşın olurum olmasına ama neden bu kadar uğraşıyorsun ki?''
''Bir insanın illa sebebi olmak zorunda mı Tae. Sen bunu boşver de dün ne yaptınız Jin'le?''
Jin'le dün konuştuklarımızı hatırlayınca yüzüm düşmüştü. Jungkook'un benim için o kadar şey yaptığını düşününce ona hiçbir şey olmadı diyecek olmam, canımı sıkmıştı. Gerçi canımı bundan daha da çok sıkan şey, Jin'in Namjoon'la çıkması ve bir daha onunla baş başa yürümeyecek olmamızı düşünmemdi.
''Pek bir şey olmadı işte öyle yürüdük.''
Jungkook tatmin olmamış bir şekilde ''Yeme beni.'' dedi. Jungkook beni yeni tanımasına rağmen yaptığım hareketleri hemen anlayan birisiydi. Bu yüzden ondan bir şey saklamak ya da ona bir şey söylememek oldukça bariz oluyordu. Yine de şansımı denemiştim.
''Jin sanırım başkasını seviyor. Bunu öğrendim dün.''
''Yoksa o kişi Namjoon mu?''
Bunu Jungkook bile biliyor muydu? Önce Jimin, şimdi de Jungkook. Hiçbir şeyden haberi olmayan tek kişi ben gibi hissetmiştim. Ya da belki de suç bendeydi, Jimin bana söylediğinde bunu görmezden gelmiştim, inanmak istememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Again and Again ~TaeJin~
RomanceOkul basketbol takımındaki Jin'e sadece hayranlıkla bakan Taehyung'un bakışları aynı mı kalacaktır yoksa zamanla başka bir şeye mi dönüşecektir?