Duştan çıktığımda kalbimin hala hızlı bir şekilde atması, deliceydi. Kalbim bu kadar hızlı atmaya devam ederse Jin'in yanına gittiğimde herhangi bir kalp krizi geçirebilirdim. Jin'in beni sevdiğini söylemesi durumu hiç de kolaylaştırmamıştı, aksine kalbim öncekinden olduğundan daha da çok çarpıyordu.
Havluyla kendimi yeterince kuruladığıma emin olduktan sonra bir an önce Jin'in yanına gitmek için hızla hareket etmeye çalışmıştım. Bensiz sıkılmasını istemiyordum ve bir an önce bana anlatacaklarını duymak için sabırsızlanıyordum. Ondan duymak istediklerim yüzünden aramızdaki şey hala inanılır gibi gelmiyordu çünkü. Jin'e hiç olmadığım kadar inanmak istiyordum ama mantığım beni alıkoyuyordu.
Banyonun kapısını açtığımda kendi odama gittim. Jin hala onu bıraktığım yerde, odamdaydı. Çalışma masamda annemle beraber çekildiğim fotoğrafa derin düşüncelerle dalmıştı. Geldiğimi fark etmemişti bile. Ne düşündüğünü merak ediyordum çünkü onun düşüncelerini hiçbir zaman tahmin edemiyordum.
Ona müze sergisini gösteren bir turist edasıyla yaklaştım. ''Tatile gittiğimizde annemle çekildiğimiz bir fotoğraf.''
Jin, sesimi duyduğunda arkasına döndü ve hafifçe gülümsedi. ''Burada oldukça mutlu görünüyorsun.'' Beni mutlu görmek onu oldukça sevindirmişe benziyordu.
Fazla mutlu bir ruh hali içerisinde olduğum söylenemezdi bu yüzden Jin'in neden böyle sevindiğini bir nebze anlayabiliyordum. ''Evet, bazen ben de gülümsemeyi becerebiliyorum.''
''Hep gülümsemelisin. Gülünce çok güzel olduğunu biliyor musun?''
Bunu söylerken ıslak saçlarımı karıştırmıştı ve bu yüzden kendimi tutamayıp yine kıkırdamıştım. Refleks gibi bir şeye dönüşmüştü bende bu yaptığı.
Jin biliyordu, saçlarımı karıştırdığında hep gülümsediğimi.
Aslında bunu hep gelişigüzel bir şekilde yaptığını sanıyordum fakat aslında bunu yaptığımda gülümsediğimin farkındaymış. Kendimi bu durum içerisinde tek yönetmen, yapımcı ve oyuncu olarak görmekle ne kadar da yanılmıştım. Jin de bu oyunun içerisindeydi. Fakat ben kendime o kadar odaklanmıştım ki, onun davranışlarının gizemini bir türlü çözememiştim.
Onun hakkında sandığımdan daha çok şey fark edememiştim neticesinde.
''İçimizi ısıtmak için mutfağa kahve yapmaya gideceğim.''
''Ben de geliyorum o zaman.''
Jin'le beraber mutfağa gittiğimizde ilk önce suyu kaynatmam gerektiği için suyun altını açtım. Bu sırada Jin'e göz attığımda onun dışarıda yağan yağmura baktığını gördüm. Onun da en az benim kadar bugün yaşananları düşündüğüne emindim. Ona hak verebilirdim çünkü bugün yaşadığımız şeyler gerçekten üstüne düşünülmesi gereken şeylerdi.
Jin'in yanına gittiğimde arkasından ona sarıldım ve yeni duş almış ferah kokusunu içime çektim. Ona böyle sarılmak benim için her zaman ulaşılmaz bir seviyeydi. Şu an ise bu seviyeye gelmenin zevkini yaşıyordum kalbimde.
''Annen ya da baban eve saat kaçta geliyor? Bizi böyle görürlerse beni evde sağ bırakacaklarından şüpheliyim.''
Gülmüştüm çünkü Jin'e arkadan sarılan ve başımı sırtına koyan görüntümü hayal ettiğimde bu, gözüme oldukça sıcak ve romantik gelmişti. Artık sevgimi kimseden saklamak istemiyordum. Saklamak başıma oldukça çok iş getirmişti çünkü.
''Annem genellikle geç saatlerde geliyor. Babam ise... bilmiyorum.''
Annemle babamın ayrılmalarının üzerinden çok zaman geçmişti. Bu yüzden sadece annemle beraber yaşıyordum. Herkesin ebeveyni illa bir arada yaşayacak ve iyi anlaşacak diye bir kural olmadığı için zamanla aşmıştım bunu. Fakat bu konuyu tekrar dile getirmek, hüzünlenmeme sebep olmuştu. Uzun zaman sonra derine gömdüğüm duygularımın yüz üstüne çıkması gibiydi. Üstelik bu tür konuları konuşacak kadar yakın olmamıştım kimseyle Jimin hariç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Again and Again ~TaeJin~
RomanceOkul basketbol takımındaki Jin'e sadece hayranlıkla bakan Taehyung'un bakışları aynı mı kalacaktır yoksa zamanla başka bir şeye mi dönüşecektir?