Bölüm 10

2.4K 238 95
                                    

''Hadi Taehyung, yavaşlamak yok!''

Jin bunu dediğinde ayaklarım artık pes etmişti. İlk başta Jin'le koşmaktan zevk alıyordum fakat çevrenin etrafında sürekli koşmak beni yormuştu. Limitimi doldurmuştum. Jin beni kendisiyle nasıl bir tutabilirdi ki? O bir sporcuydu ben ise sürekli yerimde oturan birisiydim. Bu açıdan Jin, gözüme spor koçu gibi görünmüştü. Ayrıca benim aksime Jin hiç zorlanmışa benzemiyordu. Buna elbette ki şaşırmamıştım.

Jin'e ''Biraz dinlenelim.'' dedim nefes nefese. Koşmayı bırakmıştım. Yarın sabah uyandığımda bacaklarımdaki ağrıyı şimdiden hissedebiliyordum. Jin arkasını dönüp bana baktığında yüz ifadesinden koşmak istediğini biliyordum. Fakat benim bu halimi görünce pes etmiş bir şekilde yanıma geldi. Bana ''Pekala dinleneceğiz ama fazla sürmeyecek, tamam mı?'' dedi. Ona daha ne kadar koşacağız bakışı attığımda telefonu çaldı.

Az önce ruhsal bir çöküntü yaşarken şu anda fiziksel çöküntü yaşamamı ironik olarak komik bulmuştum. Sanki ikisi yer değiştirmiş gibiydi. Her yerde sürekli ''Spor yapmak ruh sağlığına iyi gelir.'' lafına kulak asmamam resmen bir aptallıkmış. Ya da yanımda Jin olduğu için mi böyle olmuştu kestiremiyordum. Sonuç olarak şu anda kalbimin ağrıması yerine bacaklarımın ağrımasını daha çok sevmiştim.

Ben yavaş yavaş kendime gelirken Jin telefonunda birisiyle konuşuyordu. Jin'in ağzından ''Hey Namjoon! Nasılsın?'' lafı çıktığında gözlerimi devirmiştim. Namjoon da Namjoon. Her taraftan çıkıyordu. Jin'le yalnız olduğumuzda bile. Jin'in etrafına bir sürü ajan göndermiş olması gerekirdi bunu yapabilmesi için.

Jin ''Ne yapayım... Taehyung'la koşuyorduk.'' dedi. O sırada gözüyle bana bakıp gülümsedi. Ben de ona fazla içimden gelmeyen bir gülümseme yaptım. Sanki sevgilisiyle konuşur gibi yapması sinirimi bozmuştu. En azından yanımda yapmasaydı daha iyi olacaktı. Üstelik Jin'in başkalarına da böyle iyi davranmasını bir türlü kabullenemiyordum. Sanki tek iyi davranışlarını benim için ve bana yapmasını istiyor gibiydim. Bu duygunun adı kıskançlık olmalıydı. Evet, doğrusu kıskanıyordum.

Jin telefona dönerek ''Şu an ara verdik. İstersen sen de gel bir şeyler içeriz takılırız.'' dedi. Jin o sırada bana bakıp heyecanlı bir şekilde ''Tamam mı?'' işareti yaptı parmaklarıyla. Ben ise ona dudaklarımı büzerek ''Bilmiyorum.'' hareketi yaptım. Jin bu hareketlerini Namjoon'un yanında yaparsa buna katlanacağımı sanmıyordum.

Jin telefonu kapattığında hemen yanıma gelip ''Taehyung sen de geleceksin değil mi?'' dedi. Resmen gözlerinin içi parlıyordu. Az önce sanki sevgilisiyle konuşur gibi yapan o değilmiş gibi şimdi de bana böylesine davranıyordu. Jin'i anlamaya çalışmak resmen matematik problemlerini çözmekten daha zordu. Gerçekten gelmemi istiyor muydu yoksa ayıp olmasın diye mi çağırıyordu anlamaya çalışıyordum.

Jin benim kararsız kaldığımı ve pek de hevesli olmadığımı görünce yine konuşmaya başladı. Bana ''Sadece bir şey içeriz sonra kalkarız. Zaten yakınlarda bir yere gideceğiz. Yürüme mesafesinde.'' dedi. Ona bir şey demeden sadece öylece baktım. Yaptığım hareketin iyi mi kötü olduğunu bilmeden yine ona ''Tamam geleyim o zaman.'' dedim. Jin'in suratı sanki istediği oyuncak alınan bir çocuk gibi sevinçle dolmuştu. Bu yüzden ona ben de gülmeden edemedim. Jin'i böylesine mutlu görmek beni de mutlu ediyordu. Fakat Namjoon'u düşündükçe keyfim kaçıyordu.

Jin'le beraber boş bir bank bulup dinlendikten sonra Jin'in yakınlarda dediği kafeye doğru yol almıştık. Namjoon'un nerede oturduğunu bilmediğim için ne kadar sürede geleceğini bilmiyordum. Fakat hemen gelecek gibi görünüyordu. Namjoon'un yakınlarda oturduğunu hiç düşünmüyordum fakat yine de merak ediyordum. Jin'e ''Namjoon neredeymiş?'' diye sordum. Bana ''Bu civarlarda olduğunu söyledi.'' dedi. Namjoon'un burada oturup oturmadığına hala emin olamamıştım. Jin'e ''Namjoon burada falan mı oturuyor?'' dedim. Bana hemen ''Ah hayır. Buraya uğramış sadece.'' dedi. Buraya neden uğradığını çok iyi biliyordum. Jin de bunu biliyor muydu?

Nihayet kafeye geldiğimizde Namjoon çoktan bir masada oturuyordu. Telefonundan bir şeylere bakıyordu. Jin ona seslendiğinde yüzünü telefonundan kaldırdı ve bize doğru geldi. Benimle nasıl selamlaştıysa Jin'le de öyle selamlaştı. Fakat Jin'in yanında olduğum için Namjoon'un huzursuz göründüğünü hissetmiştim.

Açık alandaki bir masaya oturduğumuzda üçümüz de menüden gazoz sipariş etmiştik. Görünüşümüzün oldukça komik olduğunu sonradan fark etmiştim. Namjoon günlük kıyafet, Jin eşofmanlaydı ve ben hala okul kıyafetimi giyiyordum.

Namjoon üstümdekileri daha yeni fark etmiş gibi bana ''Taehyung, hala okul kıyafetini giyiyorsun.'' dedi. Ona ''Evet biraz kütüphanede takıldım.'' dedim. Namjoon kafası karışmış gibi bana baktı. Bana ''Jin'le koşu yaptığınızı sanıyordum.'' dedi. Ona gülerek ''Evet, biraz ani bir koşu planı oldu.'' dedim. Elimden geldiğince fazla bilgi vermemeye çalışıyordum. Jin'le aramda kalmasını istiyordum çünkü. Ayrıca Namjoon'un daha fazla merak etmesini de.

O sırada garson gazozlarımızı getirmişti ve üçümüz de gazozlarımızı yudumlamaya başlamıştık. Gazozumu yudumlarken Namjoon'la Jin'in ilişkisinin hangi seviyede olduğunu çözmeye çalışıyordum. Sevgili olmuşlar mıydı yoksa olmamışlar mıydı? Sevgili olsalardı Jin'in beni buraya çağıracağını sanmıyordum. Baş başa buluşmak isterlerdi herhalde. Hem üstelik Namjoon, Jin'le normal bir şekilde selamlaşmıştı. En sonunda sevgili olmadıklarına karar verdim.

Namjoon'a ''Namjoon sen ne yapıyordun buralarda?'' dedim. Namjoon sanki içtiği gazozdan yardım alıyormuş gibi gözlerini gazozuna dikti. Ardından ''Buradan geçiyordum öyle bir uğrayayım dedim.'' dedi. Üstüne ve kıyafetine bakılırsa hiç de öylesine buradan geçiyormuş gibi görünmüyordu. Planlı bir şekilde buraya geldiği çok belliydi.

Namjoon o sırada gazozunu yudumlarken bizi izleyen Jin'e ''Koşu nasıl geçti? İdmanını aksatmıyorsun değil mi?'' diye soru sordu. Jin de sanki idmanını aksatması imkansız gibi ''Tabii ki de aksatmıyorum. Her gün yapmaya çalışıyorum.'' dedi gururla. Ardından Namjoon gülümseyerek ''Yanına bir eş arıyorsan beni arasaydın, Taehyung'a baksana çocuğu ne hale getirmişsin.'' dedi. O sırada onun bu lafına güldüm. Hem kızgınlıkla hem de komik olduğu için gülmüştüm. Onlar gibi sporcu olmayabilirdim ama beni böyle hafife alması sinirime gitmişti. Üstelik benim üzerimden Jin'e böyle yürümesi de.

Jin ''Senin evin ne kadar uzakta unuttun herhalde. Taehyung'la daha yakın oturuyoruz.'' dedi Namjoon'a. Namjoon bir şey diyecekti ama bana baktıktan sonra demekten vazgeçmişti. Ona vazgeçtiği şeyi söylettirmeye niyetim yoktu. Bu yüzden bir şey demedim. Üçümüzün oturduğu bu masada garip bir havanın olduğunu hissediyordum. Bu yüzden onlara ''Ben bir lavaboya uğrayıp geleceğim.'' dedim. Bir anlığına onlardan uzaklaşmanın bana iyi geleceğini hissetmiştim.

Kafenin lavabosuna girdiğimde rahat bir nefes aldım. Tekli lavabolardandı. Yani sadece tek bir kişinin gireceği. Elim fazla kirli değildi fakat yine de sabun sürüp yıkamıştım. Hemen lavabodan çıkarsam garip görünebilirdi çünkü. Ellerimi yıkadıktan sonra bir peçete çektim ve ellerimi kurulamaya başladım. O sırada aynada kendimi gördüğümde duraksadım. Şu anda ne yapıyordum? Namjoon'la resmen savaş veriyor gibiydim. Namjoon da öyle görünüyordu. Fakat Jin hiçbir şeyin farkında değil gibiydi. Ya da en azından öyle davranıyordu.

Lavabodan çıktıktan sonra bizim muhteşem (?) masamıza dönmeye hazırdım. Yavaş adımlarımla açık alan kapısına geldiğimde gördüğüm görüntü karşısında duraksadım. Daha çok yıkıldım da diyebilirdim. Namjoon, Jin'in elini tutmuştu. Jin ise geri çekmiyordu. Hiçbir şey yapmıyordu.

O sırada hemen lavaboya geri dönmek için arkamı döndüm. Başka ne yapacağımı bilememiştim. Onları gördüğümü bilmelerini istemiyordum. Buraya hiç gelmemeliydim. Jin'in teklifini hiç kabul etmemeliydim. Onun gülümsemesine kandığım için tam bir aptaldım. Jimin'in uyarılarını da dikkate almalıydım. Tam bir aptaldım. Aptal.

Bu tür düşünceler arasında lavaboya doğru yürürken bir elin beni tuttuğunu hissettim. Hayır, onları bu halde gördüğümü bilmelerini istemiyordum çünkü kendimi budala gibi hissederdim o zaman. Bu, yaşanmamalıydı. Hem de hiç.

Arkamı dönüp kimin beni tuttuğuna baktığımda gördüğüm tek kişi, Jungkook'tu.

Again and Again ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin