''Sakın bana Jin'den etkilendiğini söyleme!''
Jimin bunu söylediğinde hemen itiraz ederek ''Buradaki asıl konuyu kaçırıyorsun bence.'' dedim ve gözlerimi devirdim. Şu an konumuz Jin değildi Jungkook'tu. Jimin ise kütüphanede yaşadığım şeyin ne kadar romantik olduğuyla ilgileniyordu sadece.
Jimin sonunda benim ne dediğimi fark etmiş gibi dik bir şekilde oturarak oturuşunu düzeltti. Yüzündeki o şapşal gülümseme de gitti. Fakat yerini hınzır bir gülümseme aldı. ''Biz erkeklerin zayıf noktası ne sence?'' dedi. Böyle bir soruyu neden şu an sorduğunu anlamamıştım. Ona öylece baktım. Jimin gözlerini yavaşça iki bacağının ortasına indirdi. Gözlerimi kocaman açtım. ''Yah! Gözlerinle ne yapıyorsun öyle.'' dedim ve Jimin'in koluna vurdum. Jimin'in bu şapşal hali gerçekten bu dünyaya sığmıyordu. Jimin ''Eğer Jungkook tekrardan bana anlattığın gibi sana yaklaşırsa bacağını onun arasına geçiriver gitsin.'' dedi. Pek fena bir çözüm sayılmazdı. O kuduruk için işe yarar bir yöntem olabilirdi. Geçici ama büyük zararı olan bir eylemdi sonuçta. Jimin çayından bir yudum alarak ''Şimdi anladın sanırım ne demek istediğimi.'' dedi.
Kafamdaki bir sorun çözülmüştü fakat daha bir sürü vardı. Bunları konuşmak istememiştim çünkü olayı fazla büyütmek ve dramatikleştirmek istemiyordum. Canım sıkkın bir şekilde ''Neyse ne artık. Bir daha öyle bir şey yapmaya yeltenirse gününü göstereceğim.'' dedim. Jungkook konusu kapandıktan sonra Jimin artık Jin'e geçebileceği için mutlu görünüyordu. Bana heyecanlı bir şekilde ''Artık Jin hakkında konuşabilir miyiz?'' dedi. Onu reddetsem bile konuşacak gibi görünüyordu bu yüzden olabildiğince ilgisizce ''Tamam.'' dedim. ''Jin iyi çocuktur falan ama Namjoon'la gönül işleri olduğunu duydum. Bu yüzden onunla ilgili şu anlık hayal kurmasak daha iyi gibi görünüyor.'' dedi üzülerek. Namjoon ile gönül işleri mi vardı? Jin'le ilgili hayal kurduğum yoktu fakat bunu duymak beni şaşırtmış ve üzmüştü. Madem Namjoon'la ilgili bir durumu varsa neden bana öyle davranmıştı? Jimin'e söylemesem bile o hareketinden etkilenmiştim ve hatta bunun üzerinde baya düşünmüştüm. Fakat aslında Jin beyin gönlü başkasındaymış. İçimden ''Sevmeyeceksen sahiplenme'' gibi Facebook sözleri doluşmaya başlamıştı. Birazdan üzgün müzikler dinleyerek tripkoliğe bağlayabilirdim. ''Onunla ilgili hayal kurmuyorum zaten. Saçmalama.'' dedim itiraz ederek. Jimin'in bana inanıp inanmadığını pek kestiremiyordum. Aslında Jimin'in bunu söylemesi iyi olmuştu çünkü Jin'le ilgili garip hislere kapılmak istemiyordum. Yoksa bunun sonu acı verici olabilirdi.
Bugün eve giderken erkenden binmeme rağmen otobüste yer bulamamıştım. İlk kez yaşadığım bir durum değildi fakat özellikle oturabilmek için daha çok yürüdüğüm için amacımı gerçekleştirememiştim. Bu da pek hayli yorucuydu. Otobüsün en arkasına geçip kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başladım. Açıkçası bugün Jin'le karşılamak istemiyordum. Aslında diğer günler de karşılaşmak istemiyordum. Kütüphanede yaşanan o olaydan sonra ona karşı nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum çünkü. Arkadaşı gibi mi davranmalıydım ya da selam vermeli miydim? Bu yüzden Jin'le karşılaşmasam daha iyi olacaktı. Otobüs, okul durağına gelince gerildiğimi hissettim. Onunla hiç ama hiç konuşmak istemiyordum. Öğrenciler otobüse binmeye başlar başlamaz kendimi sadece dışarı bakmaya odakladım. Kimin gelip gelmediğini hiç bilmiyordum. Böyle de durmak zordu. Kendimi bir şeye zorlayınca daha da kasılıyordum. Nihayet kapı kapanıp otobüs ilerlemeye başlayınca etrafa göz attım. Korktuğum başıma gelmişti. Evet, Jin de otobüse binmişti ve arka tarafa doğru geliyordu. Beni görmemişti ya da yanıma gelinceye kadar benimle göz teması kurmamaya karar vermişti. Bilemiyordum. Jin'e öylece bakarken Jin birdenbire bana baktı. O anda nefesimi tuttum. Jin'in gözleri benden arka koltuğa kaydı ve sonra tekrar bana baktı. Ardından Jin ''Arkada bir koltuk boş, buyur sen geç.'' dedi. Kulaklık taktığım halde duyabiliyordum çünkü müziğin sesi fazla yüksek değildi. Milletin dinlediğim müziği de duymasını istemiyordum elbette.
Farklı bir yöne baktığım için otobüste kimin inip inmediğini pek görememiştim. Jin'in direk benimle konuşmasının verdiği şaşkınlıkla boş koltuğa baktım. Ardından ''Hayır, hayır önemli değil. Sen geç.'' dedim. Açıkçası bu oturma muhabbetlerinden nefret ediyordum. ''Sen geç'' muhabbetleri fazla dikkat çekici oluyordu ve millet hep size bakıyordu. Jin nazik bir şekilde gülümseyerek ''Hayır sen geç.'' diyince daha fazla uzatmak istemedim ve geçtim. Ben boş koltuğa geçince Jin benim eski yerime geçerek sırtını çevirdi. Böyle yapmasına sevinmiştim çünkü onunla konuşmak zorunda kalmamıştım. Fakat kendimi hala sakin hissetmiyordum. Jin alt üstü boş yeri göstermişti ama kendimi şaşkın gibi hissediyordum çünkü konuşurken direk gözlerime bakmıştı. Üstelik bana gülümsemişti de. Orada öylece otururken bugün Jimin'le konuştuklarımız aklıma geldi. Keyfim kaçmıştı. Jin herkese karşı böyleydi besbelli. Bundan fazla anlam çıkarmamam gerekliydi belli ki. Telefonumdan hemen üzgün bir şarkı açarak muhteşem olan keyfime (?) keyif katmaya karar verdim.
Yolculuk boyunca pek bir şey olmamıştı. Neyse ki Jin'in önündeki koltuklardan bir tanesi boşalmıştı da Jin oraya oturmuştu. Sadece onun arkasını görebilsem bile yol boyu onu izlemekten keyif almıştım. Fakat ineceğim durağa geldiğinde ne yapmam konusunda çok kararsız kalmıştım. Jin'e veda etse miydim etmese miydim? Bir veda etmekten zarar gelmezdi herhalde. Alt üstü görüşürüz, diyecektim. Bunu yapabilirdim en azından. Otobüs durağa yaklaşınca ayağa kalktım. Jin dışarıyı seyrediyordu huzurlu bir şekilde. Bir anlık tereddütten sonra onun omzuna dokundum. Jin kimin ona dokunduğunu anlamak için arkasına döndü. Beni gördüğünde yine o gülümsemesini yaptı. ''Görüşürüz!'' dedim gülümsyerek. O da bana ''Görüşürüz!'' dedi daha geniş gülümseyerek.
Otobüsten indiğimde neredeyse çığlık atacaktım. Jin'e gerçekten görüşürüz demiştim. Jin'le konuştukça aslında ondan o kadar çekinmemem gerektiğini hissediyordum. Neden bu kadar gerilmiştim ki sahi? Jin gayet nazik bir çocuktu ve onunla konuştuğum zaman hep gülümsüyordu. Gülümsemesi, elimi ayağımı bu kadar karıştırırken ondan etkilenmemek mümkün değildi. Namjoon'u bir kenara koyarsak belki de onunla bir şansım olabilirdi. Şu anlık Namjoon'u görmezden gelecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Again and Again ~TaeJin~
RomanceOkul basketbol takımındaki Jin'e sadece hayranlıkla bakan Taehyung'un bakışları aynı mı kalacaktır yoksa zamanla başka bir şeye mi dönüşecektir?