Güneşin ve uykumun bol olduğu bir günde okula doğru yürüyordum. Sabahları genellikle okula erken gelirdim. Bunu yapmayı seviyordum çünkü etrafta kimse olmuyordu ve caddede bulunan ağaçların altında yürümek bana huzur veriyordu. Bazen kabalık ortamlar bende gereksiz bir stres uyandırırdı.
Kulaklıklarımdan gelen müzikle kulaklarım bayram ederken okul binasına girdim ve 4. katta bulunan sınıfıma doğru yol aldım. Fakat koridordan bir ses geldiğini duydum. Okulun boş olduğu bu zamanda, ses duymak oldukça garip olduğu için kulaklıklarımı çıkardım. Duyduğum şey ince bir kız sesiydi. Kız sesi olduğunu anlamıştım fakat kızın ne dediği pek anlaşılmıyordu. Yan sınıflardan geliyor olmalı diye düşündüm. İçimden bir ses sınıfa girmek yerine bu sesin kaynağını bulmamı söylüyordu. Ben de bu içgüdümü takip ettim. Kendi sınıfımı geçip ileri sınıflara doğru yol aldım. O ince kız sesinin ''Şimdi olmaz, okulun bu vaktinde seninle sevişemem!'' dediğini duydum. Şaşkınlıktan gözlerim kocaman olmuştu. Duyduğum şey şaka falan olmalıydı. Gün vakti okulda böyle bir şeyi yapmayı düşünüyor olamazlardı. Ergenlik döneminde olsak bile hormonlara sahip çıkılması gerekiliyordu.
Sesin kaynağını bulduğumda kapının azıcık açık olduğunu gördüm. Gizlice göz atmaya çalıştım. Gördüğüm şey, sadece orta sıra hizasında ayakta duran bir kızla bir erkeğin öpüşmesiydi. Belki her şey normal sayılabilirdi ama erkeğin ellerini kızın kalçasında görmeseydim. Sınıfta gördüğüm çocuk basketbol takımındaki Jungkook'tu.
''Eğer sessiz olursan kimsecikler duymaz.'' dedi erkek sesi. Sanki ayıp bir şey yapıyormuşum gibi hemen arkamı döndüm. Fakat o kadar hızlı dönmüştüm ki çantamı yanlışlıkla kapıya vurdum. Kızın ''Bu ses neydi öyle?'' dediğini duydum. Sabah uykumun açıldığını hissetmiştim çünkü beynim bir yere saklanmak konusunda aşırı çalışmaya başlamıştı. Koridorumuzda bulunan kütüphaneye saklanmaya karar verdikten sonra tabana kuvvet koşmaya başladım. Kütüphaneye geldiğimde yine ne yapacağımı bilmeyerek bir süre durdum. Fakat sonradan ortamın en köşesine geçerek eğildim ve saklandım. Kendimi o anda testereli bir katilden kaçıyormuşum gibi hissettim. Kütüphanede beni bulmamasını umut ederek bekliyordum. Acaba Jungkook şu an peşimden geliyor muydu? Hem ne demeye kaçmıştım ki, yasadışı bir şey yapmıyordum. Üstelik asıl ayıp bir şey yapan onlardı.
Bunları düşünürken bir ayak sesi duydum. Ayak sesi sahibinin oldukça sakin bir yürüme şekli vardı. Birkaç süre kütüphanede bir şey arıyormuş gibi etrafta dolaştı. Fakat bir süreden sonra olduğu yerde durdu. Kalbimin küt küt attığını hissettim. Yakanlamak istemiyordum. Fakat bu saçmalığa da hala anlam veremiyordum.
''Bu kovalamacaya artık bir son verelim mi?'' dediğini duydum. Fakat benim yerimden oynamaya hiç niyetim yoktu. Orada yokmuş taklidi yapmayı sürdürmek istiyordum. O sırada arkamdan bir el hissedince az kalsın dilimi yutacaktım. Arkamı dönünce karşımda Jungkook'u gördüm. ''Tanrım!'' diye bağırmaktan kendimi alamadım. Beni nasıl bulduğunu anlamamıştım. Görünüşe göre nerede saklandığımı zaten görmüştü ve benimle oyun oynamak için böyle bir şeyi söylemişti.
Arkamı döndüğümde Jungkook'un yüzünde kaçan bir fareyi bulmuş kedi ifadesi olduğunu gördüm. ''Genellikle bu sözü başka işler yaparken duymayı tercih ederim.'' diyerek hınzır bir gülüş attı. Ona ''Ne diyorsun sen?'' dedim. Güç dengesini kendi tarafıma çekmeye çalışıyordum. Fakat Jungkook üzerime doğru yürümeye başlamıştı ve sürekli dibime geldiği için kendimi kaçan tarafta bulmuştum. Üstelik kütüphanenin en uç köşesinde olduğum için gidecek bir yerim de kalmamıştı. Sırtım duvara dayanmıştı. ''Daha fazlasını görmek istersen sana gösterebilirdim. Öyle kapı aralığından izlemene gerek yoktu.'' dedi Jungkook. Şu anda kendimi aşırı rahatsız hissediyordum. Jungkook'la bu köşede bir şey yaşamak istemiyordum. ''Sesiniz koridora geliyordu. İstemeyerek oldu.'' dedim. Neden suçlusu benmişim gibi konuşmuştum ki...
Jungkook o sırada elini yanağıma uzatacakken birisinin ''Bu gürültü de ne?'' dediğini duydum. Birisi kütüphanenin geniş masasında uzanmış yatıyordu. Buraya aceleyle geldiğim için görmemiştim bile o kişiyi. Uyuyan kişinin ayağa kalktığını görünce onun Jin olduğunu gördüm. Dağınık saçlarını düzeltirken bizim yanımıza gelmişti. Buraya saat kaçta gelmişti ve nasıl uyumuştu bu masalarda? Ona bunları sormak istiyordum ama yeri değil gibiydi. Jungkook'a göz attığımda onun da şaşırmış bir hali vardı. Jin ise salına salına yürüyordu sadece. Bizim yanımıza geldiğinde Jungkook'a şaşkın bir şekilde ''Bu arkadaşın yanağında leke falan mı vardı?'' dedi ve ardından hemen kendi elini benim yanağıma dokundurdu. O sırada karnımda garip hareketler hissettim. Jin'in elleri çok yumuşaktı. Onun gözlerine göz attığımda sadece yanağıma odaklanmış gibi bir hali vardı. O lekeyi yanağımdan çıkarmaya ant içmiş gibiydi. Jin baş parmağıyla yanağımı birkaç defa ovaladıktan sonra Jungkook'a dönüp ''Sanırım şimdi çıktı.'' dedi. Jin'e öylece bakakalmıştım. Jungkook gözleriyle yere baktıktan sonra Jin'e güldü ve ''Evet şimdi çıktı.'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Again and Again ~TaeJin~
RomantizmOkul basketbol takımındaki Jin'e sadece hayranlıkla bakan Taehyung'un bakışları aynı mı kalacaktır yoksa zamanla başka bir şeye mi dönüşecektir?