Bulunduğum tuvalet kabininde ne kadar süre kaldığımı bilmiyordum. Zaman kavramının nerede başlayıp nerede bittiği benim için anlamsızdı. Tek bildiğim şey içimi boşaltana kadar burada durduğumdu.
Daha önce hiç böyle bir yerde böylesine yalnız kalmamıştım. Ağlamamıştım da. Bu yüzden bir noktadan sonra kimsenin buraya gelmemesi yüzünden varlığımı sorgular olmuştum. Tek başıma öylece otururken gittikçe tükendiğimi hissedebiliyordum.
Sesler, özellikle Jin'in sesi sürekli beynimde yankılanıyordu. Onun tarafından reddedilme ihtimalimin olduğunu biliyordum ama bunun böyle bir yerde olacağı aklıma hiç gelmezdi. Hala da reddetmek istiyordum bu durumu.
Fakat ne kadar reddetmek ve ne kadar burada kalmak istesem de, buradan eninde sonunda çıkmam gerekecekti. Sonsuza kadar saklanamazdım. İnsanlar endişelenip beni aradıklarında böyle bir yerde ve bu haldeyken bulunmak istemiyordum.
Bu yüzden yüzümü son bir kere sildikten sonra kabinimin kapısını açtım. Tahmin ettiğim gibi kimse yoktu. Sadece ben ve aynadaki yansımam vardık. Kızaran gözlerimle aynada korkunç görünüyordum.
Kendimi düzeltmek amacıyla musluğu açtım ve yüzüme bir avuç dolusu su çarptım. Ağlamamış gibi görünmek için bunu birkaç sefer daha yapmam gerekliydi. Gözlerimdeki kızarıklığın çabuk geçmeyeceğini biliyordum. En azından bir yerden durumu kurtarmaya çalışıyordum başkalarının farkında olmaması için.
Fakat işin kötü tarafı, şu an ağladığımı anlarlarsa eminim Jeongyeon yüzünden ağladığımı düşüneceklerdi. Jin yüzünden ağladığımı bilmelerini de, elbette tercih etmezdim fakat iki kapıya açılan seçenek de pek iç açıcı değildi.
Birkaç dakika yüzümü silmeden öylece durduktan sonra peçete alıp yüzümü daha fazla kızartmamak için yavaş hareketlerle silmeye başladım. Aynaya tekrar baktığımda ilk halim kadar kötü görünmüyordum. Bu yüzden kendime biraz çeki düzen vermeye çalıştım. En azından rol yapıncaya kadar iyi görünmeliydim. Her ne kadar içimde duygu fırtınası yaşasam da.
Gözlerimin kararlı bir hale döndüğünü, aynadan gördüğümde kendime şaşırmıştım. Çoğu kez acı içerisinde olabilirdim ama aynadaki yansımamın bu halini hiç görmemiştim. Kendime bakmak istemiyordum. Bu yüzden tuvaletten çıkmaya karar verdim.
Buradan ayrılırken kendimi değişmiş hissediyordum. Üzüntüm artık başka bir şeye evrilmişti. Öfkeye. Jin'den bana göz kulak olmasını istememiştim. Neden kendi kendine böyle bir hevese kapılmıştı ki? Onun gereksiz koruyucu tavırlarını daha fazla görmek istemiyordum.
Bunca yaptığım şey için kendimi suçluyordum aslında. Jin'in yanında bu kadar utanıp sıkıldığım için. Onun yanında bu kadar zayıf bir profil çizdiğim için. Belki de hepsi bu yüzden olmuştu.
Salon kapısına geldiğimde, kapıyı açmadan önce derin bir nefes çektim. Bu rolü yapabilirdim. Karakterimin repliklerini içten bir şekilde söyleyebilirdim. Ben aciz birisi değildim. Bunu Jin'e gösterecektim.
Kendimde gücün toplandığını hissettiğimde kapının kolunu aşağı indirip içeriye girdim. İçeriye girdiğimde gözler direk üzerimde toplandığı için ilk başta ağladığımın belli olmasından endişelenmiştim. Fakat bana bakan yüzleri incelediğimde kimsenin bir şeyi çakmadığı belli oluyordu. Kendimi telkin etmeye çalışırken rahatlamaya çalıştım.
''Hazır mısın Taehyung?''
Jeongyeon bu soruyu sorduğunda kendimi hiç bu kadar hazır hissetmemiştim. Aynadaki kararlı halimi tekrar aklıma getirdim, kendimi motive etmek için. Aklımda bir düşünce vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Again and Again ~TaeJin~
RomanceOkul basketbol takımındaki Jin'e sadece hayranlıkla bakan Taehyung'un bakışları aynı mı kalacaktır yoksa zamanla başka bir şeye mi dönüşecektir?