Bölüm 24

2.2K 215 140
                                    

Kendimi koşa koşa apartmanın koridoruna attığımda nefes nefese kalmıştım. Bir an önce Jin'den kaçmak istiyordum çünkü. Fakat apartman koridoru, kaçmak için pek iyi bir yer sayılmazdı. Yağmurdan ıslanan bedenim ve buranın soğukluğu birleşince vücudumun titremesini daha da çok arttırmıştım. Böyle titremeye devam edersem şifayı iyice kapacaktım. Fakat akıl sağlığımı koruyamıyorsam, en azından bedenimin sağlığını korumalıydım.

Eve girmek beni daha iyi bir hale sokacakmış gibi aceleyle çantamın ön gözündeki eşyaları karıştırarak anahtarlığımı bulmaya çalıştım. Fakat çantam o kadar karışıktı ki lanet anahtarlığımı bir türlü bulamıyordum. Lanet okuduğum şey şu anlık sadece anahtarlığım olsa da bütün dünyaya lanet okumak istiyordum aslında.

Birazdan sinirden yere oturup yine zihinsel çöküş yaşamama ramak kalmıştı.

''Taehyung!''

Yan tarafıma baktığımda onu en son bıraktığımdan daha da çok ıslanmış olan Jin'i gördüm. O da benim az önceki görüntüm gibi nefes nefese kalmış görünüyordu. Fakat onunla artık yüzleşecek gücüm kalmamıştı. Bana bir şey demek için gelmiş gibiydi fakat ben bunları duymaya dayanamazdım. Neden geldiğini merak bile etmiyordum.

Jungkook'a anlattığı gibi göz kulak olma mevzusunu bir daha bana anlatırsa gerçek anlamda yere düşüp çöküş yaşayabilirdim.

''Git buradan Jin. Seni dinlemek istemediğimi söylemiştim.''

Jin'den kurtulmak için çantama tekrardan baktığımda anahtarlığımı nihayet bulmuştum. Ama bu sefer de bir sürü aksesuar bulunduran anahtarlığımı şarj aletimin ve kulaklığımın kablosundan kurtarmam gerekecekti. Kablolar tam bir baş belasıydı.

''Taehyung beni dinler misin lütfen?''

Jin bana yaklaşmak için adım attığında elimdeki çantanı sinirle yere atmıştım. Aslında bu kadar sert atmayı planlamamıştım ama kalp kırıklığından ve acıdan olabildiğince kaçmak istiyordum. Jin'in bana teselli konuşmasını duyacak değildim herhalde.

Bir hışımla Jin'in yanına gittim. Elimi sıkmam sonucunda oluşan yumruklarımla Jin'i itekleyip bir yandan da onun göğsüne vurmaya başlamıştım. Bu yumruklar elbette sert değillerdi, ben Jin'i asla incitemezdim ki zaten. Daha çok yeterince tükendiğimi ve beni rahat bırakmasını anlatmaya çalıştığım yumruklardı bunlar. Jin'in laftan anlayacak gibi durmuyordu çünkü.

''Neden peşimi bırakmıyorsun Jin? Herhangi bir açıklamanı duymak istemiyorum. Nefes almama izin verir misin artık? Boğuluyorum.''

Jin, bu sorumdan sonra göğsüne inen ellerimi havada kavrayıp tutmuştu. Gözlerine baktığımda Jin'in de yavaştan sinirlenmeye başladığını görebiliyordum. Bu görüntüsü tüylerimi ürpertmişti çünkü o bana daha önce hiç sinirlenmemişti.

''Nefes mi almak istiyorsun?''

Sesi oldukça hiddetliydi ve gözlerindeki keskin bakış yabana atılacak gibi değildi. İlk defa böyle kaşları çatık bir Jin görüyordum.

''Evet!''

Jin beni ellerimden tutarak koridor duvarına yapıştırdığında şaşkınlıktan ağzım açılmıştı. Burada asıl sinirlenmesi gereken kişi bendim ama şu an roller değişmiş gibiydi. Jin'in neden böyle öfkeli olduğunu anlayamıyordum.

''Madem nefes almak istiyorsun, o zaman senin nefes almana izin vereceğim.''

Jin bunu dedikten sonra yüzüme hızla yaklaşıp kendi dudağını benim dudağımın üzerine koymuştu bile. Öpüşü o kadar hararetliydi ki, sanki konuşamadığı için öpücükleriyle bir şeyler anlatıyordu bana. Her öpücüğünde beni sert bir şekilde kavrıyordu ve asla bırakmayacak gibi tutmaya devam ediyordu. Ona karşı koyamıyordum. Bütün bağlarımı çözmüştü. Beni hiç olmadığı kadar derinden öperken kafa karışıklığından ne yapacağımı da bilememiştim. Jin, vücudundan daha ıslak olan öpücükleriyle beni öptüğünde yüreğim ağzımdaydı.

Again and Again ~TaeJin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin