''Taehyung uyandın!!''
Jimin'in bağırmasıyla beraber kafama bir sancı daha saplanmıştı. Suratında yine kendimi yaktığım zamanki endişe vardı. Jimin'i endişelendirmekten nefret ediyordum.
''Jin... o nasıl oldu?''
İçimden kendi cevabımı tekrarlamadan duramıyordum. N'olur iyi olsun. N'olur iyi olsun. N'olur iyi olsun.
Soruyu sorduğum anda Jimin bunu soracağımı gayet iyi biliyormuş gibi hemen cevap verdi. ''O iyi şu anda. Başına perdelerin yukarıya sabitlenmesini sağlayan tutacak düşmüş. Bu yüzden başını sardılar. Fakat kimse senin bayılmanı beklemediği için Jin'i almaya gelen ambulansla beraber seni de buraya getirdik.''
Jimin, bunu dedikten sonra rahatlamış ve bedenimi gevşetmiştim ister istemez. Sahne arkasında duyduğum tık sesinin ne işe yaradığını ancak şimdi anlayabilmiştim. Belki zamanında birisine söyleseydim bunların hiçbiri yaşanmayabilirdi. Kaşlarımı çattığımda ağlayacak gibi olmuştum. Fakat yanımda Jimin'in ne diyeceğimi bekleyen endişeli suratı dururken bunu yapamazdım. ''Kim bayılacağını önceden bilebilir ki? Sanırım bende kan tutması var.''
Jimin bir şey söylememeyi tercih etti, konuşmakta zorlandığımı anlamıştı. O sırada Jin'in iyi olduğundan gerçekten emin olmak istediğim için uzandığım yerde ne kadar yattığımı bilmeden ayağa kalkmaya çalıştım. Jimin de hemen yerinden fırlayarak elime bağlı serum kablosunu düzeltmeye çalıştı. ''Beni Jin'in yanına götürebilir misin Jimin?''
Jin'i ne kadar görmek istediğimi bildiği için yataktan kalkmama izin verdi. İlk başta iki ayağım üzerinde durunca adım atacak gücü kendimde bulamadım. Fakat bir süre bekledikten sonra kendimi daha iyi hissedip yürümeye başladım. Jimin, bir yandan serumun bağlı olduğu direği tutarken bir yandan da koluma girmişti.
Jimin'le odamdan çıkıp koridorda yürüdüğümde beynimin ve diğer fonksiyonlarımın daha gittikçe yerine geldiğini hissedebiliyordum. Yürümek bana iyi gelmişti. Yatakta uzanırken daha kötü bir durumdaydım.
Jimin, Jin'in odasını bulduğunda gireceğimiz odanın önünde durarak Jin'in odasının burası olduğundan emin olmak için biraz düşündü. Bunun ardından kendinden emin olduktan sonra kapıyı açtı ve içeriye girdik.
Jin'i odada uyanık bir şekilde bulduğum için gözlerimin dolmasına engel olamadım. Dizlerimin bağı çözülecek gibi olmuştu, neredeyse yere düşecektim. Jin'in en son hafızamdaki görüntüsüyle gözlerini açmayışı, korktuğum şeylerin arasında çoktan girmişti bile.
Hızlı adımlarla yürüyüp direkt ona sarıldığımda kendimi tutamayarak ağladım. Jin ben ağlarken başımı okşayıp ''İyiyim ben Tae.'' dedi. Fakat sözleri daha da çok ağlamama sebep olmuşlardı. Artık hıçkırmaya başlamıştım. O anda Jin'e sarılarak ağlarken odadaki kapının kapanma sesini duydum. Anlaşılan Jimin bizi baş başa bırakmak için odadan çıkmıştı.
''İyiyim dedim ya Tae n'olursun ağlama artık.''
Sanki kendisine bir şey olmamış gibi konuşuyordu. Ama o sahnede her şey olabilirdi. Bütün perde direkleri kafasına da düşebilirdi. Beynine ciddi bir hasar almış olabilirdi. Jin tekrar gözlerini açabildiği için ne kadar şanslı olduğunu bilmiyordu. Ya da onu kaybetmediğim için benim ne kadar şanslı olduğumu.
''Gerçekten hiçbir şeyin yok mu? İyisin değil mi?''
Beni kendisinden çekip suratıma bakarken durdurulamayan gözyaşlarımı elleriyle silmeye çalışıyordu. ''Hayır, yok gerçekten. Perde tutacağı kafamı sıyırarak arkaya gelmiş sadece. Biraz aşağıda olsa sorun çıkarmazmış ama yüksekten düşünce bu hale gelmişim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Again and Again ~TaeJin~
RomanceOkul basketbol takımındaki Jin'e sadece hayranlıkla bakan Taehyung'un bakışları aynı mı kalacaktır yoksa zamanla başka bir şeye mi dönüşecektir?