Bugünün diğer günlerden herhangi bir farkı yoktu. Yine sıramda yalnız başıma oturup defterime bir şeyler yazıyordum. O an neler hissettiğimi, çevremde ne yaşandığını ve ne yapmayı plandığım gibi şeyler. Bazen ne yazacağımı düşünürken ya da düşüncelere daldığımda penceren dışarı bakıyordum. İlk ders başlamadan önce bazen okulun çevresinde dolaşan öğrenciler oluyordu. Onlara bakıp kafamdan hikaye oluşturduğum da oluyordu ara sıra. Fakat bu sefer pencereden yeni bir kişiyi görmüştüm. Dışarıda Jin'in Jungkook denen çocukla beraber öylece yürüdüğünü görmüştüm. Bizim sınıf 3. katta olduğu için elbette beni görmemişti. Fakat ben onu görebiliyordum. Onları gözlemlemeye karar verdim. Oturduğum yerden ancak vücut dillerini okuyabilirdim. Maalesef ağız okuma yeteneğim yoktu. Onlara öylece baktığımda Jin'in bakışlarını yakaladım. Bana doğru mu bakıyordu o? Hemen bakışlarımı öne verdim. Ta aşağıdan beni nasıl görmüştü ki? Utandığım için şimdi defterime daha çok şey karalıyordum ve içimden ''Tanrım hayır!'' diye bağırıyordum. Şimdi onu kestiğimi falan düşünecekti. Gerçi kesiyordum da. Ama buradaki önemli nokta onun bunu bilmemesi gerektiğiydi.
Okulda öğle arası olduğunda Jimin'i her seferinden daha hızlı bir şekilde bizim kapımımızda buldum. Onu fazla bekletmeyerek yanına gittim ve ''Bu sefer baya heyecanlısın bakıyorum.'' dedim. Bana sanki bunu bilmem gerekiyormuş gibi bakış attı ve ''Bu sefer erken gidiyoruz!'' dedi. ''Bugün maç var mıdır ki?'' dedim. Jimin koluma girerek ''Ne olur ne olmaz işimizi garantiye alalım!'' dedi yine heyecanla. Ben de tamam dedikten sonra yine her zamanki yerimize gittik.
Her zamanki yerimize geldiğimizde etrafta fazla kişi yoktu. Anlaşılan bugün maç da yoktu. Acaba geçen gün olan kadroyu şimdi de görebilecek miydik? Jimin, hayal kırıklığına uğramıştı. Ona ''Ne oldu?'' dedim kolunu dürterek. ''Yoongi'yi maçta görmek istiyordum.'' dedi. Haklıydı, uzun zamandır maç yapılmamıştı. Sadece pratik yapışlarını görüyorduk. Pratikte de basketbol oynasalar da maç kadar heyecanlı olmuyordu ve o kadar ciddi oynamıyorlardı. Jimin'i biraz neşelendirmek için ''Dün maç olduysa birkaç gün içerisinde yine olur bence. Belki turnuvalara başlamışlardır.'' dedim. Jimin birkaç saniye düşündükten sonra beni mantıklı bulacaktı ki ''Haklısın.'' dedi. Beraber yemeklerimizi yerken o sırada okulumuzun basketbol takımı geldi. Yine dünkü takımdı. Jin ve Jungkook'un dahil olduğu takım. Hemen Jimin'e işaret verdim geliyorlar diye. Şu basketbol takımındaki çocuklardaki hava kimsede yoktu görseniz. Ellerinde tutukları havlular ve basketbol toplarıyla sanki dünyayı kurtarmaya gidiyor gibilerdi. Belki de severek oynadıkları için bu kadar parlıyorlardı.
Jungkook ve Jin'in takıma eklenmesi gerçekten farklı bir hava katmıştı. Onları önceden izlediğimiz kadarıyla hiç bu kadar kendilerine yüklenmemişlerdi. Jin her ne kadar smaç ve yakından atışlarda iyiyse, Jungkook da uzaktan 3'lük atmakta çok iyiydi. Bu yüzden bizimkiler uzun süredir basketbol takımında olmanın tecrübesini göstermek için çok çalışıyorlardı. Bunu fark ettiğimde Jimin'e ''Sence de biraz farklı oynamıyorlar mı?'' dedim. Jimin de ''Nasıl yani bir dakika tekrar bakayım iyice.'' dedi. Yemek yediği için bazen hareketleri kaçırabiliyordu. Bir süre sonra fark ettiği şey karşısında bana heyecanla ''Aynen! Bizimkilerin heyheyleri gelmiş baksana.'' dedi. ''İyi ki beni erken getirmişsin.'' dedim ona takılarak. Bana güldü ve ''Tabii! Ne sandın.'' dedi. Gözüm sürekli Jin'in üzerindeydi çünkü çok iyi oynadığını düşünüyordum. Yoongi hiçbir zaman smaç atmazdı, her zaman uzaktan atmaya çalışırdı fakat Jin'in smaçları bir harika oluyordu. ''Sanırım ben favorimi değiştireceğim.'' dedim. Jimin bana sanki imkansız bir şey söylüyormuşum gibi baktı. ''Neden, nasıl ve kim?!'' diye çığrıştı bana. ''Henüz tam karar vermedim ama bence aralarında en iyi olan şu an Jin.'' dedim. Jimin hemen savunma pozisyonunu alarak ''Yoongi'nin yanına kimse yaklaşamaz bi' kere.'' dedi. Ben de ona yan yan bakarak ''Göreceğiz.'' dedim.
Öğle arasının bitimine yakın vakitlerde bizim çocuklar iyice yorulmuşlardı. Yoruldukları için sürekli su içiyorlardı. Mola verdikleri için biz de Jimin'le kendi aramızda konuşmaya başlamıştık. Basketbol oynamadıkları sırada onları izlemek garip hissettiriyordu. En azından benim için.
''Hey Taehyung!! Bakar mısın?'' dedi birisi. Kimin dediğine bakmak için çevreye baktım. Sesin sahibinin basketbol takımından birisinden geldiğini anlayınca afallamıştım. Yüzüne anlamsızca bakıp ''Efendim?'' dedim. Seslenen Namjoon'du. İsmimi biliyor muydu gerçekten? Bu benim için baya şaşırtıcı olmuştu. İsmimi bilmesini geçtim, buradaki varlığımızı fark etmişler miydi? O sırada diğer takım üyeleri de bize bakıyordu. Bu yüzden biraz utanmıştım. ''Buraya gelebilir misin senden bir ricam olacaktı da.'' dedi bana. Terlediği için havlusuyla yüzünü siliyordu o sırada. Diğerleri de üstlerini sürekli çekiştirip soğumaya çalışıyorlardı. Onların yanına gittiğim sırada Jimin de yanımdaydı. İyi ki gelmişti. Namjoon telden bana kağıt para uzattı. ''Suyumuz bitti de. Hiçbirimiz kantine gidecek kadar enerjik değiliz. Rica etsem bizim için bu para ne kadar alabiliyorsa su alabilir misin?'' dedi. Her zamanki kibar halimi takınarak ''Tamam gideyim.'' dedim. Namjoon bana gülümseyerek ''Çok teşekkürler.'' dedi. Oraya gittiğimizde Namjoon'un yanındaki Hoseok hariç diğer çocuklar kendi işleriyle uğraşıyorlardı. Yüzümüze bakmamışlardı. Parayı aldım ve Jimin'le beraber kantine doğru gitmeye başladım. Onların bizi göremeyeceği bir köşeye geldiğimizde Jimin'le birbirimize bakıp sırıtmaya başladık. Jimin hemen ''Taehyung!! Onca zaman onları izlediklerimizi biliyorlar mıymış yani şimdi?'' dedi. Ben de ''Galiba biliyorlarmış. Aslında ne var biliyor musun, şu ana kadar bizimle bir etkileşime girmemiş olmaları asıl garip olandı.'' dedim. Jimin bir an şüpheye düştü ve suratındaki heyecan gitti. ''Biz şu anda kullanılıyor muyuz yani?'' dedi. Biraz düşündükten sonra ''Bence bizim kendi paramızla almamızı isteselerdi kullanılmış olurduk. Öyle bence. Sence?'' dedim. Jimin de benim fikrime katıldı. Ardından heyecanını kazanmış gibi ''Bizden su almamızı istediler.'' dedi. Sonra Sherlock Holmes gibi hareketler yaparak ''Bu, bize güvendiklerini gösterir.'' dedi. Onun koluna vurdum ve güldüm. ''Su almayı söylemek, ne de güveni gösteren bir hareket!'' dedim.
Biz su alıp geri döndüğümüzde çocuklar yere oturmuş ve sırtlarını tele vermişlerdi. Suları telin ardından veremeyeceğimiz için bu sefer sahanın içerisine girmiştik. Bizi gören çocuklar hemen ayağa kalktılar ve onlara hemen sularını verdik. Bize teşekkür ettikten sonra hemen suyu kafalarına diktiler. Sürekli izlediğimiz bu kişilerin önüne çıkıp onlara su verince kendimi mutlu ve heyecanlı hissetmiştim. Onlar için bir şey yapabilmek hoşuma gitmişti. Fakat Jin'in yüzüne bile bakamamıştım çünkü sabah beni gördüğü için ondan utanıyordum.
Namjoon ''Tekrardan teşekkürler.'' dedikten sonra el çırptı ve ''Hadi çocuklar tekrar maça devam.'' dedi. Oradakiler potanın altına doğru yönelirken Yoongi'nin yerinde durduğunu gördüm. Ayakkabı bağcıklarını bağlıyordu. Jimin'e artık oradan sahadan ayrılmamız gerektiğini hatırlatmak için ''Hadi Jimin gidelim.'' dedim. Arkadan ''Hey dikkat edin!'' diye bir bağırış duydum. Arkamı dönüp ne olduğunu anlamaya çalışıncaya kadar her şey olup bitmişti. Yoongi'nin Jimin'in arkasına geçmiş ve elinde bir basketbol topu tutuyordu. Yoongi sinirli bir şekilde ''Bunu hangi gerizekalı böyle attı?'' dedi. Ardından Namjoon ''Elim terli olduğu için topu düzgün tutamadım öyle kaydı.'' dedi. Yoongi iç çekerek Jimin'e baktı. Görünüşe göre top az kalsın Jimin'e gelecekti. Top oldukça hızlı ve ağır olduğu için Jimin'i yarayabilirdi. Tanrıya şükür ki Yoongi tam zamanında müdahale edebilmişti. Jimin de aynı benim gibi ne olup bittiğini anlayamamıştı. Tek gördüğü yüz Yoongi'nindi. Yoongi ''İyisin, değil mi?'' diye sordu. Jimin de şok halinde ''Evet.'' dedi. Yoongi ''Bizim salaklar işte.'' diyip arkasını döndü ve çocukların yanına gitti. Biz de artık oradan çıkmamız gerektiğini iyice hissederek okula doğru yol aldık. Zaten yakında öğle arası da bitecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Again and Again ~TaeJin~
RomanceOkul basketbol takımındaki Jin'e sadece hayranlıkla bakan Taehyung'un bakışları aynı mı kalacaktır yoksa zamanla başka bir şeye mi dönüşecektir?