yoonkook...Mümkün olsa tüm varlığını, sahip olduğu her şeyi babalarını geri getirmek için feda etmeye hazır bir omegaydı Min Yoongi. Tüm sevdikleri elinden alınmış, kimsesiz, evsiz ve çaresiz kalmıştı. Yalnızlığa ve yoksunluğa sürüklenmişti hayatı, adlarından başka hiçbir şeylerini bilmediği caniler tarafından...
Yaşadıkları dünyada büyümüş en mutlu çocuk olduğunu düşünmüştü her zaman. İki babaya sahip olmak hep eğlenceli, hep korunaklı olmuştu onun için. Kalabalıklar içinde her zaman kendilerine ait bir dünya yaratmayı başarmıştı babaları. Onların arasındaki koparılamaz bağ o kadar etkilemişti ki Yoongi'yi, hep kendi babaları gibi olabileceği bir eş dilemişti. Zamanı geldiğinde ve eşini bulduğunda, ailesinin hep bir arada kalacağına ve sonsuza kadar mutlu yaşayacaklarına inanmıştı. Masallardaki gibi...
Deli dolu yanını ve ürkekliğini omega babasından almıştı. Küçük ailelerinin bel kemiğiydi o... Sevmeyi ve sevilmeyi ondan öğrenmiş, o anlatmıştı aşkı Yoongi'ye. Anlatmakla da kalmamış, göstermişti ölümde bile terk etmediği eşiyle birlikte... Alfa babasını yalnız bırakmamak için oğlunu yalnız bırakmış, o katliamdan Yoongi'yi kaçırıp eşine koşmuştu. Min So Young... O iki kez yaşam vermişti Yoongi'ye. Hem doğururken, hem de kaçırırken...
Düşe kalka kaçmaya çalışırken boğazları yırtılmıştı Yoongi'nin neredeyse. Ailesinin adını haykırırken hiçbir şey yapamıyor olmak, yardım ararken sonuçsuz kalmak paramparça etmişti onu o gün ormanda. Tıpkı dizlerinin ve ellerinin de paramparça olduğu gibi... Hala o güne dair izleri taşıyordu Yoongi avuçlarında. Bedeni çürüyene kadar da onunla olacaktı ailesinin katledildiği günün izleri. Avuçlarına baktığı her an Jeon'ları hatırlatmak için Tanrı'nın tenine kazıdığı izler...
Ailesini kaybedişinin üzerinden tam bir yıl geçmişken gölün yanında oturmuş, içinden onlarla konuşuyordu Yoongi. En çok onlarla birlikte oturup sohbet etmeyi, gülmeyi özlemişti. Kucağında kavuşturduğu ellerine bakarken, izlerini okşayıp yaşadıklarını anlatıyordu içinden, onu duyduklarına inandığı ailesine.
Kendi halinde oturmuş, ailesinin yokluğunun üstünden geçen birinci yılda onları anarken Jimin gelmişti yanına. Kuzenini mutsuz eden şeyleri dinlemiş, ona kendince fikirlerini söyleyip cesaretlendirmişti. Kendi içinde yaşadığı hiçbir şeyden bahsetmemişti ona. Kendi derinden önce başkasının derdine derman olmayı da alfa babasından öğrenmişti Yoongi.
Jimin sevinçle yanından ayrıldığında onun arkasından tebessüm edip, el sallamıştı ve yeniden kendi içine yönelmişti omega. Katliamın üzerinden geçen ilk yılda harabeye dönmüş evine gitmeyi çok istemiş ancak bırakamamıştı Jimin'i. Onu bu tanımadığı alfaların arasında bırakıp gitmeye içi razı olmamıştı Yoongi'nin.
Masmavi gözlerini göğe çevirdiğinde ağlamamak için dişlediği dudaklarını serbest bıraktı. İçindeki çığlık, çatlamış sesinden fısıltıyla döküldü dudaklarının arasından.
"Baba... Sizi çok özledim..."
İzlediği gökten bile daha mavi gözleri dolmuş, tutmakta zorlandığı yaşları birer birer solgun yanaklarına akmaya başlamıştı. İç çekişleri bir anda hıçkırıklara dönüşürken, omuzları sarsılıyordu omeganın. Huzurla dolu hayatı kabusa dönüp, ağırlığı omuzlarına çökmüştü ve kaldıramıyordu artık yaşadıklarını Yoongi. Gözleri gökyüzünden ellerine indiğinde, yara izleriyle dolu avuçlarını yüzüne kapatıp hıçkırıklarını yutmaya çalıştı.
"Baba yapamıyorum... Nefes alamıyorum."
Boncuk gözlerinden yaşlar boncuk boncuk akarken, onları yakalamaya çalışıyordu kemikli parmakları. Bir yıl içinde o kadar çok kilo vermişti ki, çıplaklığını her gördüğünde hasta olduğunu söylemeye başlamıştı ona Jimin. Tüm bunlara özenle kulak tıkıyordu Yoongi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUIXOTIC ✯ vmin [omegaverse]
Hombres Lobo[Vmin] [Omegaverse] "Kalbimi, bedenimi ve ruhumu vahşiliğinle beslemene ihtiyacım var. Ki zaten bana hissettirdiğin tek duygu da bu... Vahşilik." Olağan dışı bir dünyayı benimle adımlar mısınız?