Taehyung etrafında olan biten hiçbir şeye tahammül edemiyor, konuşmalara katlanamıyordu. Jimin'in iyi olduğunu, güvende olduğunu ve sağlıklı olduğunu kendi gözleriyle görmeye ihtiyacı vardı alfanın. İçinde deli gibi çarpan kalbinin ve nefesini kesen atışlarının düzene girebilmesinin tek yolu buydu... Eşini, omegasını, Jimin'ini görmek...Kimseyle tek kelime etmeden, adımları toprağı döverek ilerlediği her dakika; ona biraz daha yaklaşıyor olmasının telaşı büyüyordu içinde. Peşindeki kalabalığın git gide azaldığının farkındaydı. Bu biraz olsun dinginleştiriyordu Taehyung'un zihnini. Jeongguk diğerlerini geri göndermeye devam ettikçe ve en sonunda yalnızca üçü kalmayı başarınca sessizliğin gelişi de kaçınılmaz olmuştu.
Kim Namjoon, Jeon Jeongguk ve Kim Taehyung...
Üçünün de yolu aynı, üçünün de amacı aynıydı o anda. Üçünün de tek derdi, eşlerine kavuşmaktı bir bakıma.
Eşiyle paylaştıkları tek gerçek eve, Jimin'in gerçek bir eve dönüştürdüğü o derme çatma kulübeye yaklaştıkça kalbinin atışı kulaklarında çınlıyordu. Jimin'i görebilecek olmanın telaşı bacaklarını titretiyordu alfanın. Ömrünün hiçbir döneminde, Jimin dışında hiçbir şey bu hale sokmamıştı onu.
Daracık patikanın sonunun nereye çıktığını, o yolun sonunda neyi kucaklayacağını bilerek toprak yola adımını attığında ağlamak üzere olduğunu hissediyordu Taehyung. Tüm gücünü ona sarılıp kucaklamak üzere saklıyor, gözlerine batan yaşlarıyla esaslı bir kavga ediyordu içinde.
Sadece birkaç metre ötesinde onun olduğunu bilerek kendini bırakıp koşmaya başladı Taehyung. Tamamen çöken gecenin karanlığında, yolun sonunda ufacık bir ışık bile olmaması kalbine endişe düşürse de, orada olacağını biliyordu eşinin. Ve o son geldiğinde, yolun sonunda görmeyi beklediği ışık, bir çift gözle buldu alfayı. İçinde ateşler yanan bir çift göz...
Uzun boyu ve geniş omuzlarıyla kapının önünde bir duvar gibi, dimdik duran Kim Seokjin'in gözlerindeki ateşle karşı karşıya kaldı Kim Taehyung. Göğsünde bağladığı kolları, üzerindeki gömleği parçalamak ister gibi heybetli duruyordu. Güçlü ellerinden birinde, parıl parıl parlayan bir bıçağı bile vardı Seokjin'in. İçeride sakladığı Jimin için gözlerini karartmış, gelenin canını almak için hazırlanmıştı alfa.
Taehyung, Seokjin'in koruma içgüdüsünün ne derece kuvvetli olduğunu biliyordu. Onun Jimin için bu kadar katı bir korumacı tavır sergiliyor oluşundan da mutluydu aslında. Ancak gittikçe yaklaşmasına rağmen kılını kıpırdatmayışı ve kapının önünden çekilmeyişi karşısında da öfkesi kabarıyordu alfanın.
Burun buruna geldiklerinde ise her şey için çok geçti... Kim Seokjin'in sert yumruğu, Taehyung'un yüzünün ortasında patladı. Alfanın artık kendisini taşıyamayacağını haykıran titrek bacakları da çaresiz kaldı o an ve kapının önüne yığıldı bir anda.
Hemen arkasından gelip aralarına giren Namjoon olmasa, Seokjin'in savurduğu tekmenin de hedefi olacaktı Taehyung. Ancak Namjoon eşinin önüne kendisini siper edip uzaklaştırmaya ve onu durdurmaya çalışıyordu büyük bir gayretle.
Seokjin'in tek kelime etmeden, sadece Jimin'i ve kendisinin en hassas yanı iki küçük alfayı koruyabilmek için içgüdüleriyle hareket edişi karşısında Namjoon bile çaresiz hissediyordu kendini. Eşiyle konuşmaya çalıştıkça, eşinin elleri yakasına yapışıyor ve gözleri onu bile tehdit ediyordu. Kim Seokjin, Jimin'i herkesten ve her şeyden korumaya yemin etmişti sanki.
"Seokjin! Dur artık! Taehyung'u ondan ayrı tutamayız. Bunu sen de biliyorsun. Dur artık!"
Namjoon'un gecenin sessizliğini delen bağırtısının üstüne, kendi eşinin de çenesine bir yumruk indirdi Seokjin. Titreyen elleriyle eşinin yakasına bir kez daha yapıştığında onun gözlerindeki şaşkınlığın elle tutulacak kadar somut olduğunu görebiliyordu alfa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUIXOTIC ✯ vmin [omegaverse]
Lobisomem[Vmin] [Omegaverse] "Kalbimi, bedenimi ve ruhumu vahşiliğinle beslemene ihtiyacım var. Ki zaten bana hissettirdiğin tek duygu da bu... Vahşilik." Olağan dışı bir dünyayı benimle adımlar mısınız?