Beceremiyordu Taehyung. Tavrı yetmiyordu Jimin'e istediği şeyleri hissettirmeye. Ancak ucundan, kıyısından değiştirmeye başlamıştı bir şeyleri. Ufak da olsa...
Aradan geçen dokuz günde ne Jimin'i ağlarken görmüş, ne de küçük eşi başlarına yeni bir bela açmıştı. Geceleri yatağına girip, sabahları onu günaydınla karşılıyor ve öyle çıkıyordu kulübeden. İşlerini yoluna koymak üzereydi neredeyse. Yeniden inşa edilen evi bitime yaklaşmış, bulundukları yerden ayrılma vakitleri neredeyse gelmişti.
Dokuz gün boyunca eşine bir kez dahi sahip olmamıştı alfa. Çocuğunu taşıyıp taşımadığını merak ediyor, omeganın üzerinde herhangi bir değişim olup olmadığını gözlemliyordu her gün. Ama hiçbir sonuç çıkaramıyordu bu durumdan.
Diğerleri de geçen günlerin ardından Jimin'e karşı daha da ılımlı bir hal almış, omeganın başının altından bir felaket çıkmaması ortamı rahatlatmıştı. Gün içinde ortadan kaybolan eşininin yerine, zamanını Yoongi ve sürekli onu uzaktan izleyen Jeongguk'la geçiriyordu Jimin. Geceleri ise eşi gelmeden uyuyakalıyordu. Onu beklemek için dirense de, alfa bitmek bilmeyen bir koşuşturma içindeyken çok geç saatlerde girebiliyordu eşinin yatağına.
Sabah günaydınları ve ufak tefek dokunuşlar dışında hiçbir şey geçmemişti aralarında. Uyanıp gözünü açtığında kendisine sıkıca sarılan sert kollar olmasa, bir adım bile ileri gidemediklerini düşünebilirdi Jimin. Ancak eşinin kendisini kıpırdayamayacak kadar sarıp sarmalaması yeni ve sıcaktı Jimin için.
Tüm bu sessizlik, yalnızca dokuz gün sürdü.
Dokuz günün sonunda bir gece Jimin, kulübeyi ateşe verdi. Yoongi ve Jeongguk'un kaldıkları kulübeyi...
Gözünün önünde ahşap duvarlar çatırdayarak yanarken, o yalnızca şoktan açılmış gözleriyle izleyebiliyordu. Alevlerin aydınlattığı gecede eşinin ve kuzeninin bir an önce yanına dönüp, onu teselli etmelerini diliyordu. Nasıl olduğunu anlayamıyor, etrafta koşuşturan alfaları takip edemiyordu gözleri. Dakikalar içinde kulübe koca bir enkaza döndüğünde, kendi kaldıkları eve bir zarar gelmeden alevlerin söndürülmüş olmasının rahatlığını hissediyordu içinde.
"Ne yaptın sen?!"
Bağırarak üstüne gelen Seokjin, daha büyük şoka uğratmıştı Jimin'i. Çünkü bu defa hiçbir şey yapmadığından, ocağı açık unutmadığından emindi omega. Güçsüz göğsüne çarpan iki koca el, geriye doğru sendeleyip, yere düşmesine neden oldu. Boş anında yakalanmıştı alfaya.
"Lanet olsun! Sen bu zamana kadar nasıl ölmeden, birilerini öldürmeden yaşayabildin ha?!"
Seokjin yerde oturmuş, kendini ondan korumaya çalışan omeganın üstüne üstüne eğilirken, Namjoon tutup geriye çekti onu. Eşinin sinirlerinin yerle bir olduğunu, Jimin'e bir zarar verebileceğini bilirken onu serbest bırakamamıştı alfa.
"Ben... Ben bir şey yapmadım."
"Öyle mi? İçi barut dolu sandığın üzerine mumları kim dizdi ha? Kim dizdi, söylesene!"
Jimin, irkilerek gözlerini kırpıştırırken zorlukla yutkundu alfanın karşısında. Namjoon bir anlık eşini bıraksa, kendisini parçalayacakmış gibi bakıyordu Seokjin.
"Seokjin! Yeter."
"Ben... Ben sadece biraz ışık olsun istemiştim. İçerisi çok karanlıktı ve ben... Ben Yoongi'yi bekliyordum."
"İçerisi karanlıktı çünkü sen bir gerizekalı gibi kabloları kesmişsin! Sana kim otları yolabilirsin dedi ha? Yeter artık! Başımıza bela oldun! Katlanamıyoruz sana anladın mı? Şu hale bak... Küle çevirdiğin şeye bir bak!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUIXOTIC ✯ vmin [omegaverse]
Hombres Lobo[Vmin] [Omegaverse] "Kalbimi, bedenimi ve ruhumu vahşiliğinle beslemene ihtiyacım var. Ki zaten bana hissettirdiğin tek duygu da bu... Vahşilik." Olağan dışı bir dünyayı benimle adımlar mısınız?