Geçmişini, geleceğini, her şeyini riske atmış; gözünü karartmış ve karşısında tamamen aciz kalan, hiçbir şansı olmayan o adamı darmadağın etmişti Taehyung. Ancak yine de yatışmıyordu içindeki öfke. Jimin'in paramparça görüntüsüyle uzaklaşmasının ardından, ne kendi itibarının ne de kardeşinin hayatının bir önemi kalmamıştı Taehyung için. Önemli olan tek şey eşi ve önlerindeki aşılması güç sorunlarıydı.
Bir kez daha gölgelerin arasından kalabalık bir grup üstüne yürüdüğünde, aralarında kendi adamlarını da görmek içini rahatlatmamıştı Taehyung'un. Öfkesiyle tek başına bir ordunun bile icabına bakabilecek güçte hissediyordu kendisini. Yaşlı piç kurusunu öldürmemesi için kendi adamları ellerinden zorla çekip aldığında, onların da üstüne hamle yapmıştı. Araya giren Namjoon'u seçememiş olsa, onlara da saldıracaktı Taehyung.
Tüm o kargaşa sonlanıp topraklarına izinsizce ayak basan ve artık birer ölüden farksız olan adamlar ortadan kaybolunca, ciğerlerini yakan nefeslerini düzene sokup, yatışmayı bekledi Taehyung. Evde kendisini bekleyen Jimin'in yanına dönmek istiyordu bir an önce. Ancak bütünüyle sakinleşmeden ve mantıklı düşünebilme yetisini geri kazanmadan onunla yüzleşmek de istemiyordu.
Etrafındaki gürültü azalıp adamları birer birer çevreye dağıldığında Namjoon sokuldu Taehyung'un yanına. Yüzü tamamen ifadesiz, duruşu sertti.
"Seokjin ve ben... Tüm konuşulanları duyduk Taehyung."
Taehyung doğrudan karşıya diktiği gözlerini Namjoon'a çevirdi. Onun ne düşündüğünü merak ediyordu alfa. Kendisini sorgulayacağına ya da yargılayacağına inanmıyordu hiç.
"Jimin'i reddettin. O adamın söylediklerini gerçekten yapmış olabileceğini nasıl düşünürsün Taehyung?"
Namjoon'un söylediklerine karşı kaşları çatıldı Taehyung'un. Eşini reddettiği falan yoktu. Bu söz konusu bile olamazdı onun için. Namjoon'un tam olarak neden bahsettiğini bile bilmiyordu alfa.
"Ona babasının soyadıyla seslendin ve kovdun. Ağzından çıkanların farkında değil misin sen?"
Namjoon onun aklından geçenleri mimiklerinden okumuş gibi sözlerine devam edince kaş çatışı daha da derinleşti Taehyung'un. Eşine, Jimin'e o an nasıl seslendiğinin sahiden de farkında değildi alfa. İçinde bulunduğu o şok halinden sıyrılamamış, karşısındaki adam aklını ve dilini kurcalamıştı sanki. Omegasının adının yanındaki tek soyadı, kendisine ait olandı ve bunu hiçbir şeyin değiştirmesine müsaade etmeye niyeti yoktu Taehyung'un.
"Annesine ya da babasına bir şekilde haber göndermiş olabilir. Bir şeyler anlatmış olabilir. Tüm bunlar için onu suçlamıyorum. Onlara söylediği şeyler için de onu suçlamıyorum. O benim eşim ve kusurlarının farkındayım. O saf sadakatinin ve masum dilinin farkındayım. Şimdi müsaade edersen biraz sakinleşip yanına gideceğim ve ona kızgın olmadığımı söyleyeceğim."
Taehyung'un tek düze sesi ve ifadesiz yüzüyle kurduğu cümlelerin ardından başıyla onu onayladı Namjoon. Taehyung'un uzun adımlarla yanından ayrılışının ardından etraftaki dağınıklığın üstesinden gelmek için o da uzaklaştı başka bir yöne doğru.
İkisinden ayrı, tamamen bağımsız ve kendi yolunda ilerleyen Jimin için ise her şey daha da kolaydı sanki. Adım attıkça içinden kopup gidenler işini kolaylaştırsa da her bir adımda istemsizce süzüldü yanaklarından göz yaşları.
En az Taehyung kadar görkemli ve heybetli olduğunu düşündüğü evin önünden merdivenleri hızlıca tırmanıp kapıyı itti sertçe. Kimseye görünmeden içeri girmek ve sadece Taehyung'un kardeşiyle yüzleşmek istiyordu omega.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
QUIXOTIC ✯ vmin [omegaverse]
Lobisomem[Vmin] [Omegaverse] "Kalbimi, bedenimi ve ruhumu vahşiliğinle beslemene ihtiyacım var. Ki zaten bana hissettirdiğin tek duygu da bu... Vahşilik." Olağan dışı bir dünyayı benimle adımlar mısınız?