Anthony Edward Stark, yirmi iki yaşında, sıradan bir hayata sahip olmak isteyen ancak asla olamamış bir gençti.
Küçüklüğünden itibaren, babasıyla arası hep kötü olmuştu ve annesi onu hep farklı yetiştirmek istemişti. Bu yüzden gitmediği kurs, çalmayı denemediği müzik aleti, denemediği sanat dalı kalmamıştı.
Kimse ona ne istediğini sormamıştı asla. O bilimle ilgilenmek istemişti ancak annesi ve onun sosyetik çevresi yüzünden hep sanatla ilgilenmeye zorlanmıştı.
Babası ise Tony'nin işe yaramaz biri olduğunu düşünmüş, bunu da Tony'e söylemekten asla çekinmemişti.
Bu yüzden Tony, üniversiteye gideceği zaman, ailesinden gizli Harvard'a başvurmuş ve kabul edilmişti. Burada üstün zekalı olduğu belirlenmiş ve üniversiteyi iki senede tamamlamıştı.
Bu süre boyunca, eğlenmeyi sevdiğinden, birçok partide, etkinlikte bulunmuş ve çalıştığı kadar eğlenmişti de. Hayatına birçok insan girmişti bu yüzden; kimi kalıp kimi gitse de.
Tony, yaşadığı bu tuhaf ve inişli çıkışlı hayatın artık son bulduğunu düşünse de, babasını ve annesini trafik kazasında kaybetmesiyle her şey alt üst olmuş, Tony dibe vurmuştu.
İçinde annesi ve babasıyla yapamadığı şeylerin pişmanlığıyla Tony, kendini içerek ve sağda solda dağıtarak avutmaya çalışmış, zamanla içine düştüğü bu bataklıkta, boynuna kadar çamura batmıştı.
Nihayet istediği olmuştu, fizik okumuştu, üniversitede kalıp orada hem akademisyen olmuş, hem de kendine bir laboratuvar kurmuştu kurmasına ama, yanında olmasını istediği insanlar; yani başta annesi ve babası olmamıştı hiç.
Onun yerine, tek gecelik ilişkiler, peşini bırakmayan takıntılı erkek ya da kadınlar olmuştu. Hiçbiri de Tony'i anlamamıştı.
Kısa ömrüne çokça acı gördüğünü ve zavallı olduğunu düşünse de, kendini her daim şanslı hissettiği bir durum olmuştu.
Tony her zaman ilgi odağı olurdu ki, bundan oldukça hoşlanıyordu.
Bir yere girdiğinde, dikkatler her zaman ona çevirilirdi. Her şeyden önce o Tony Stark'tı. O bir dahi, zampara ve dibe vurmuş bir gençti. Herkes onun hakkında hurafeler uydurur, herkes onun hakkında bir şeyler bilmek isterdi.
Bir gün geldi ve Tony tüm bunlardan sıkıldı. Artık göz önünde olmak, her gün acılarıyla yüz yüze olmak, her gece başka birini kollarına almak ya da bir yabancının kollarında olmaktan bunalmıştı.
Bu yüzden, büyükannesinin yaşadığı küçük kasabaya taşınmaya karar verdi, yalnızca yaz tatili içindi çünkü sonra yeniden çalışması gerekecekti.
O kasabada kafasını dinledi, rahatladı ve kendine geldi. Fakat her şeyden önemlisi, o kasabada Steve Rogers ile tanıştı.
Her şey değişti. Ah, o uzun boylu, geniş omuzlu, mavi gözlü çevik adam, her şeyi değiştirdi. Tony artık eski Tony değildi ve Steve'in güçlü kolları arasında olduğu sürece de, asla aynı adam olmayacaktı.
---
Selaaam! Ben geldiim
Bu sefer Tony ile tanıştık
Bu ufak bir gösterimdi tabii, ileride Tony'i de Steve'i de çok iyi tanıyacağız
Umarım seversiniz
Öööptüm!
Buyrun, Anthony Edward Stark:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boy With A Lollipop|Stony
Short StorySteve küçük bir kasabada bir kitapçı işletiyor, Tony ise yaz tatili için o kasabaya, büyükannesinin yanına taşınıyor. 27!Steve 22!Tony #au'da 1. #marvel'da 4. #ironman'de 2. #stony'de 2. [21.05.2020]