16- tony meets natalia & steve decides something big

3K 223 501
                                    

Tony, akademisyen olduğundan, her akşam, akşam yemeğinden sonra elektronik posta adresini kontrol eder; gelen postaları okur, gereklileri siler, işine yarayacakları tutar ve cevap isteyenleri cevapladıktan sonra bilgisayarını kapatırdı.

O gün de, akşam yemeği için, çok da abartmadan (çünkü Steve'in dediği gibi Bucky'nin başarısını kutlayacaklardı) atıştırdıktan sonra kahvesini yudumlarken postalarını kontrol ediyordu. Her şey en sondaki postaya gelene kadar iyi ilerliyordu. Ancak en sondaki posta, Tony'nin iki gün sonra Harvard'da olması gerektiğini, yeni dönem için ve öğrenci alımı için lazım olduğunu söylüyordu. Ayrıca orada bir hafta boyunca bulunması gerekiyordu.

Postayı okuduktan sonra aceleyle resmi bir cevap yazdı ve içinde biriken panikle beraber arkasına yaslandı.

Beyninde tek bir soru vardı: Bunu Steve'e nasıl söyleyeceğim?

Ah, aslında birden çok soru vardı. Steve'e söylese bile o ne tepki verecekti? Onunla gelir miydi? Eğer gelmezse ilişkileri bu ayrılıktan etkilenir miydi? Ya Steve buna öfkelenirse, o zaman ne yapardı? Ya şehirde kendini kaybedip yeniden alkole yönelirse ne olurdu? Daha da kötü bir durum vardı ama Tony bunu düşünmek istemedi çünkü Steve ile o karşı karşıya gelirse eğer, hiç iyi şeyler olmazdı ve bunu aklının ucundan geçirmek bile onu gerim gerim geriyordu.

Derin nefesler alıp verirken burnunun kemerini ovdu. Steve'e durumu izah ettiğinde, onun anlayış göstereceğinden emindi. Belki de Steve'e onunla beraber gelmesini sorabilirdi. Bu sayede yedi gün boyunca ayrı kalmak zorunda olmazlardı ve Steve çevresinde olacağından Tony de saçma sapan şeyler yapmazdı.

Kahvesine uzanırken kendini yatıştırmaya çalıştı. Tamam, planını yapmıştı işte. Gece sona ererken Steve'e her şeyi anlatacaktı ve ondan gelmesini isteyecekti. Böylece hem kontrol altında olurdu hem de o Tony'i rahatsız etmezdi. Çünkü Steve'in varlığı bile Tony'i korumaya yeterdi.

Sırtını koltuğa yasladı ve kahvesinden bir yudum aldı. Nedense bu düşünce içini kahveden daha çok ısıtmıştı.

* * *

“Bucky'e resmi bir yer seçtiği için kızmıştım ancak bu kadar güzel olacağını bilseydim çenemi kapalı tutardım.”

Tony, Steve'in onun için açık tuttuğu araba kapısından dışarı adımını atarken güldü.

“Flört kısmını geçtiğimizi sanıyordum.”

Steve kapıyı kapattı ve bir kez daha Tony'i süzerken “O kısmı asla geçmeyeceğiz.” dedi oyuncu bir tavırla.

Geçseler bile, bu Tony'e iltifat etmesine ve aklından geçenleri ona söylemesine engel değildi. Çünkü Tony sahiden güzeldi ve birinin bunu ona söylemesi gerekiyordu. Birinin Tony'e bu kadar güzel olmamasını çünkü bu güzelliğin insanlığın kaldıramayacağı kadar çok olduğunu söylemesi gerekiyordu.

Siyah pantolonunun içine soktuğu iri düğmeli gömleği, siyahın üzerine beyaz, büyük puantiyeli pantolon askısı, sol kolundaki siyah kemerli saati, beyaz Converse ayakkabıları ile Tony yüreğini ezecek kadar güzel olmuştu bu gece. Saçlarının çoğunluğu havaya kaldırılmış olsa da kalın bir tutam alnına düşmüştü ve öylesine doğal bir güzellikteydi ki Tony, ona baktıkça kalbinde bir sızı, midesinde bir bulantı ve kasıklarına giden yolda kıpırtılar hissediyordu.

Her zaman kendine özgü olan giyim şekliyle Tony, aklını başından almayı başarıyordu ve her seferinde, Steve ne kadar şanslı olduğunu bir kez daha hatırlıyordu. Tony'e benim diyebilmek dünya üzerindeki en büyük armağandı.

The Boy With A Lollipop|StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin