13- steve cleans tony & tony wants to try something

3.4K 268 808
                                    

[Çok yorum canımın içleri, çok yorum <3]

"Steve, ölmüyorum. Sadece kolum kırıldı." dedi Tony biraz da bıkkın bir sesle. Steve ona arabanın kapısını açmıştı ve girmesi için kolunu uzatmıştı.

"Doktorları duydun. Yanlış kaynamaması için çok dikkatli olmalıymışız. Aylarca alçıyla mı gezmek istersin?"

Tony oflarken yanaklarını şişirdi ve Steve'in ona uzattığı koluna tutunup arabadan indi.

Doğrusunu söylemek gerekirse, zaten ilgi çekmeyi seven bir insan olduğundan, Steve'in bu korumacı ilgisinden oldukça hoşnut ve memnundu. Ancak Steve, sabahtan beri ona felçliymiş gibi muamele ettiği için birazcık bunalmıştı.

Adam kapıyı kapattırken "Evin anahtarlarını ver." dedi Tony'e.

Tony bu sabah hemşirelerden teslim aldığı anahtarı cebinden çıkarıp Steve'e uzattı.

Steve kapının kilidini açtı ve ittirip Tony'e geçmesi için yol verdi.

"Gelmek istersen gelebilirsin." dedi kapının dışında dikilen Steve'e bakıp. "Gelmek istemezsen de sorun değil; başımın çaresine bakabilirim."

"Geleceğim. İyi olduğundan emin olmak istiyorum."

Tony, kalbi vücudunu terk etmek istercesine atmaya başlarken yarım yamalak gülümsedi ve bir adım geri çekildi.

Aslında iyiydi. Kolunda birazcık ağrı olsa da halledilmeyecek bir şey değildi. Ayrıca zaten sağlak olduğundan, sol kolunun kırık olması onu engellemezdi. Ama Steve'in onunla ilgilenmesi, ilgilenmek istemesi ve mavi gözlerindeki endişe içini kıpır kıpır ediyordu.

Adam içeri girerken yüzündeki gülümseme genişledi ve kapıyı kapattı.

Adam bütün endamıyla salonun ortasına yürüdü, bu sırada etrafı inceliyordu.

Doğrusunu söylemek gerekirse, daha modern bir dizayn beklemişti ama Tony burada büyükannesiyle kaldığından olacak ki, eşyalar eski tipti. Hoşlanmadığından değildi; Steve eskileri daha çok severdi. Aile yadigârlarından, eskimiş ahşaplardan, yüzyıllık eşyalardan hoşlanan bir tip olduğu için salondaki eskimiş tahta, kısa masa; çift kişilik kırmızı pötikareli koltuk, onun sağ ve sol çaprazına konumlandırılmış tek kişilik iki krem rengi koltuk oldukça hoşuna gitmişti. Duvarlarda ne olduğunu seçemese de fotoğraflar asılıydı ki Steve ahşap çerçevelerine bayılmıştı. Kısacası salonun içten ve nostaljik bir havası vardı. Tam da Steve'in sevdiği gibi.

Salona birleşik mutfağı da görebiliyordu ve yine tamamen kırmızı ve krem renginden oluşan ahşap mutfak dolapları, tezgahın arkasındaki altı kişilik mutfak masası, masayı çevreleyen, koltukları pötikareli sandalyeler; muhtemelen Tony'den kaynaklanan ve lavaboyu dolduran bulaşıklara rağmen samimiydi.

"Muhtemelen içerisini daha teknolojik bekliyordun." Tony istemsizce gülerken söyledi. "Büyükannemin izlerini silmek istemedim."

Steve ona döndü. Tony dayak yediği günkü kıyafetlerini yeniden giymek zorunda kaldığı için üstü başı toz içindeydi ve tişörtünde yer yer kan lekeleri vardı. Yürek burkan bir görüntüydü doğrusu.

"Oldukça sevdiğimi söyleyebilirim."

"Ah, tabii. Büyükbabanın teki olduğu için." Tony dalga geçer gibi söylediğinde Steve tehditkar bir havayla gözlerini kıssa da cevap vermedi.

"Büyükbaba olsam da, benim evimde televizyon var."

"Büyükannem teknolojinin evimize kötülük getirdiğini düşünüyordu. İronik çünkü babam birçok şeyin mucidiydi." Tony omuz silkti. "Sanırım tam da bu yüzden kötülük getirdiğine inanıyordu çünkü babam dahi olduğunu fark ettiği günden itibaren, kendini sadece icatlarına adamış."

The Boy With A Lollipop|StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin