Steve Rogers'ın eşsiz bir adam olduğu, yer çekiminin tartışmasız olduğu kadar tartışmasız, Tony'nin bir dahi olduğu gerçeği kadar da gerçekti.
Sadece yürürken bile Tony'nin yüreğini hoplatacak kadar çekici ve güzel olabiliyordu. Yaptığı her şey asil bir eyleme dönüşüyor ve bir kez bakan, ona bir daha bakmak istiyordu.
Ancak Tony'e, onun en çok ne zaman çekici gözüktüğünü sorsaydınız, kitap rafları arasındayken müthiş çekici olduğunu söylerdi.
Zaten kitaplardan bahsederken Steve bambaşka bir adam oluyordu. Yüzü ciddileşiyor, ama aynı zamanda parıldıyor, sesi mümkünmüş gibi daha derin bir hale geliyordu. Yürürken duruşu dik, omuzları daha da geniş oluyordu. Bir de kitap raflarına uzanışı vardı; bununla birlikte kalkan tişörtü sayesinde açılan beyaz teni... Sonra sevecenlikle gülümseyip o kitap hakkında bilgi vermesi vardı.
Uzun lafın kısası, Steve Rogers hep olduğu gibi, kitapçıda çalışmaktayken de Tony'nin nefesini kesiyordu.
Yaklaşık on dakikadır, girişteki raflardan birine yaslanmış, orta yaşta bir çift ile kitaplar hakkında muhabbet edip onlara kitap gösteren Steve'i izliyordu ve diyebileceği tek şey, Steve'den ölesiye hoşlandığıydı. Ayrıca sahiden çok şanslı olduğuydu çünkü bu adam onunla, evet onunla, denemek istiyordu.
Steve hala onu fark etmemişti. Tony de dürüstçe söyleyebilirdi ki, bundan memnundu çünkü Steve'i seyretmek müthiş bir keyifti ve onu izledikçe içi mutlulukla doluyordu. Kendini bir pamuktan daha hafif hissediyordu; sanki bulutların üzerindeydi.
Steve elinde tuttuğu beş kitap ile beraber, önünde yürüyen çifti takip ederek kasanın olduğu yere geldiğinde Tony'i fark edebildi ve aniden yüzünde oluşan gülümseme ile mavi gözlerinin ayın kendisiymiş gibi parlamaya başlaması, Tony'nin içini ısıttı.
Siktir, diye geçirdi içinden. Sahiden de ona tutuluyorum. Ki bu kulağına oldukça imkansız geliyordu çünkü, hadi ama, Tony Stark kimseye vurulmazdı. Ancak belli ki, Eros bu defa Tony'nin burnunu sürtmeye karar vermişti (belki de lanet olası karmanın işiydi) ve Tony, her geçen saniye Steve'de biraz daha kaybolduğunu biliyordu.
Steve müşterilerle konuşmaya devam edip, kitapları bir poşete koyarken gülümseyerek onu izlemeye devam etti. Mavi Polo tişörtü ve gri pantolonuyla Steve Rogers kusursuz gözüküyordu. Belli ki yeni tıraş olmuştu; yüzü tertemiz ve ışıl ışıldı. Sarı ve kumralın birleşimi saçları geriye doğru taranmıştı ve sağlıkla parlıyordu.
Tony keyifle içini çekti. Belki de Eros burnunu sürtmeye çalışmıyordu. Sonuçta onun için seçtiği adam Steve'di ve Tony bundan oldukça memnundu.
Steve, adamla el sıkışırken onu hala aynı köşeden izleyen Tony'e kaçamak bir bakış attı. Tony'nin yüzünde küçük bir tebessüm vardı. Acaba ne zamandır oradaydı? Cevabı bilmese de, Tony'nin onu izliyor oluşunu hoşuna gitmişti.
Kadınla da tokalaştı ve ona teşekkür eden çifte, gülümseyerek "Ne demek." dedi. "Her zaman beklerim."
Çift dükkandan çıkarken Tony onları başıyla selamladı. Ardından omzunu yasladığı raftan çekip dükkanın içine yürüdü.
Kasanın durduğu ve Steve'in de her zaman ardında oturduğu geniş, ahşaptan masa kapının karşısında olduğundan ve kapı da sonuna kadar açık olduğundan dışarıdan görünebilirlerdi ve Tony şu an için, ikisinin de buna hazır olmadığını biliyordu.
Tıpkı Steve'in onu takip ettiğini bildiği gibi. Bundan oldukça da hoşnuttu. Bir şey söylemesine gerek kalmadan Steve'in ona uyum sağlaması özel hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boy With A Lollipop|Stony
Short StorySteve küçük bir kasabada bir kitapçı işletiyor, Tony ise yaz tatili için o kasabaya, büyükannesinin yanına taşınıyor. 27!Steve 22!Tony #au'da 1. #marvel'da 4. #ironman'de 2. #stony'de 2. [21.05.2020]