SPEKTRUM
20. BÖLÜM
Genellikle planlı ve sakin hareket etmeye çalışan biriydim. Hayatımda bir kıpırtı olmadığı gibi ani kararlar vermeme gerek olacak bir şey de olmazdı. Hiç, böylesine hızlı bir karar alıp en yakın arkadaşımdan kaçmamıştım.
Daha önce hiç, bir şeye koştuğumu hatırlamıyordum. Kerem'e koşuyordum şimdi.
Daha önce hiç, zillere basıp kaçtığımı hatırlamıyordum. Kerem'le bunu yapmıştık.
Daha önce hiç, kahkaha attığımı hatırlamıyordum. Mutlu bir şarkı mırıldandığımı. Kalbimin yerini hissettiğimi.Kerem'i tanıdığım andan beri her şeye gülümsemek istiyordum.
Yanından geçtiğim ağaca teşekkür etmek, toprağa dokunmak ve gülümsemek.Bir otobüs durağı gördüğümde bacak kaslarımın yandığını hissettim. Yarım saatten fazladır bisiklet sürüyordum.
Avrupa Yakasına geçen bir otobüse binerken bir kadından benim için de akbil basmasını istedim utançla. Nakit param olmadığını söylemiştim.Yanımda sahte bir cüzdan dahi yoktu. Birkaç yüzyıl öncesinden kopup gelmiş gibi hissediyordum, ne telefon ne cüzdan. Nereye gideceğimi de bilmiyordum.
Kendimce bir olay örgüsü oluşturmaya çalıştım, bir de plan. Kerem gelemediğine göre, Batı'ya gidememiş olabilirdi.
Eğer Power Company yakınlarına gidersem, beni bulmaları ve ele geçirmeleri an meselesi olurdu. Böyle yaparak her şeyi tehlikeye atmış olurdum.
Eğer itfaiye merkezine gidersem, Kerem orada değilse, boşa zaman kaybetmiş olurdum. Batı'yı da endişelendirirdim.
Kerem'in yerinde olsam, güvende olacağım bir yerde sabahlardım. Polislerin olduğu bir yerde. Ama karakola giderse, çoğu kişi onu tanıyor olurdu. Tanıdığımız kişilerin yanında kolay av olurduk.
Öyleyse... Geriye tek bir yer kalıyordu.
Süleyman amcanın kaldığı hastaneye gitmek için bir otobüse daha binmem gerekti. Kerem'in zekasını biraz olsun tanıdıysam, Süleyman amcanın yanına gitmeden, hastanenin acil kısmında uyumuş olma ihtimali çok yüksekti.
Hastaneye girdiğimde kesif kokuya ve insanların negatif hislerine aldırış etmemeye çalıştım. Burada uyumuş olmalıydı. Tek seçenek buydu. Çünkü eğer bu şıkkı elersem, Kerem'in başına bir şey geldiğini kabullenmem gerekirdi.
Sonra saate baktım ve gerisin geri çıktım hastaneden.
14:10.
Bu saate kadar çoktan uyanmış olmalıydı, burada kaldıysa bile.
"Ben olsam ne yapardım? Hayır, ben değil. Kerem ne yapardı... Bizi düşünürdü o. Bir an önce dönmeye çalışırdı. İtfaiye merkezini tekrar denerdi!"
Bahçelievler İtfaiye Amirliği'nin nerede olduğunu sorduğumda yürüyerek gidebileceğimi söylemişlerdi. Hala yanımda olan bisikletle daha kısa sürmüştü tabi.
İtfaiye binası gri ve kocamandı. Önünde dizili birkaç düzine araç vardı. Bahçesinin gerisindeki bir ağacın arkasına sindim, nedense saklanma ihtiyacı hissedip. Boş bahçeyi gözetledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spektrum
Science-FictionGözlerini açtığında hiçbir şey hatırlamıyordu... Renklerden başka. Turuncu'dan size küçük bir uyarı: Siyahtan uzak durun. *** Bu hikayenin gerçek kişi, kurum ve kuruluşlarla bir ilgisi olduğuna dair bir izleniminiz olursa; o kişi, kurum ve kuruluş...