SPEKTRUM
3. Bölüm: Turuncu
*Bilinen fizik kurallarına göre hareket eden cisimler, bu hareketlerini korumaları için sürekli olarak bir mukavemete ihtiyaç duyar.*
"Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza!"
Bağırarak içeriye adım atan Kerem'e şaşkınca baktım. Osman dediği arkadaşının evine gelmiştik, çok sürmemişti yolumuzu değiştirdikten sonra.
Osman Kerem'den uzun fakat daha esmer, daha kiloluydu. Küçük gözleri hafifçe çekikti. Güleç bir yapısı var gibiydi.
"Sevene can feda, sevmeyene elveda!"
O da bir aforizma ile cevap verdi. İkisinin değişik selamlamalarını dinlerken botlarımı çıkarıyordum, Kerem de apartman dairesinin içine girmişti. Ayakkabı tabanlarım da olmadan Kerem'in çenesine ancak gelebildim.
Kabanını çıkarırken devam etti, "Sen batan bir güneş, ben yollarda çilekeş!"
"Şoförün bahtı kara, muavinin gönlü yara!"
"Gaz, fren, şanzıman. Halim duman!"
Kerem'in arkasından girmiş, içeriye yürümüştüm. Şaşkınlıkla bekleyen beni kimsenin umursadığı yoktu.
Karşılıklı kabaran iki horoz gibilerdi ve çok eğleniyorlardı."Sev beni, seveyim seni!"
"Aşk bir otobüstür binmesini bilmeli!"
"Son durağa gelince inmesini bilmeli!"
Sonra bir kahkaha attılar. Nihayet bitmişti. Hafiften bir delilik seziyordum ama ben de eğlenmiştim.
"Çiçek Abbas'tan mıydı bu?" diye sordum, o kısmı hatırlamayı başarınca. Şu kamyon arkası sözleri bile hatırlayan beynim ismimi bir türlü çıkaramıyordu.
"Doğru... Hoşgeldiniz. Ben Osman."
Osman bana dönmüştü sonunda, elini uzattı. Elini sıkarken bana yayılan asker yeşiliyle sarıldı etrafım. Yalnızca hisleri değil, insanları da mı renk olarak algılıyordum?
"Ben... İsmim şimdilik belli değil."
Osman tek kaşını merakla kaldırmıştı, Kerem atıldı. "Evet, şimdilik Adsız. Eski insanlarda da böyleymiş, bir üstün yetenek göstermiş olanlar bunlara göre isim alırlarmış..."
"Başladı yine gazete. Hadi buyrun oturun." Kerem'e söylenen Osman bu arada üstüne şişme montunu geçiriyordu, "Bu isim olayını sonra soracağım... Dükkanı birine emanet edip geldim. Kerem sen bir şeyler hazırlarsın. Görüşürüz."
Ve bizi bırakıp gitti. Etrafa göz gezdirdim. Küçücük bir daireydi burası.
Bulunduğumuz kare şeklinde odanın içinde iki tane karşılıklı kanepe, bir tane küçük sehpa ve Amerikan mutfak vardı. Çelik kapının yanında iki ahşap kapı saymıştım, biri lavabo içinse diğeri Osman'ın yatak odası için olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spektrum
Science-FictionGözlerini açtığında hiçbir şey hatırlamıyordu... Renklerden başka. Turuncu'dan size küçük bir uyarı: Siyahtan uzak durun. *** Bu hikayenin gerçek kişi, kurum ve kuruluşlarla bir ilgisi olduğuna dair bir izleniminiz olursa; o kişi, kurum ve kuruluş...