#19: Ölümün rengi

915 136 43
                                    

SPEKTRUM

19. BÖLÜM

*Vücudumuzdaki atomların çoğu, milyarlarca yıl önce patlayan bir yıldızın kalbinde oluştu. Siz hangi yıldızın tozusunuz?*

"Ne yapıyorsun Kişot?"

Kerem dakikalardır gözlerini karşısındaki bir noktaya dikmiş dimdik oturuyordu. Ciddi bir işle uğraşır gibi. En sonunda dayanamamıştım.
Birkaç dakika geçtikten sonra kıpırdadı dudakları.

"Oturma eylemi."

Gözlerimi devirdim, "Neye karşı?"

"Çağın diktatörlüğüne."

Ağzımdan bir kıkırdama kaçtı istemsizce. Devrik cümle kurma hastası, espri yaptığınızı bile anlamayan, hareketleri beş yaşındaki bir çocuktan daha mantıksız olan birinden bahsediyorduk.

"Çağın'dan diktatör mü olur? Lakabı bile Deli."

"Sence diktatörlerde de biraz delilik yok mudur?" diye felsefi bir soru sorunca düşünür gibi yaptım.

"Emir vermeyi seven bir deli olması lazım. Çağın çok şirin, beceremez."

"Bugün gitmem gerekiyormuş ama."

Doğru, Kerem'e verilen görevin zamanı gelmişti. Yasin'le konuşacak, onunla tekrar samimiyet kuracak ve köstebeğimiz olması için yalvaracaktı. Üstelik bunu etrafta bir teknolojik alet olmadan ve kimse görmeden yapmalıydı.

"İstemiyorsun sanırım." dedim gözlerimi ilgisizce kapalı televizyona çevirerek. Ben istemiyordum mesela. Gitmesindi.

Bana baktı gözlerinde hiç sevmediğim bir kabullenişle, "Özür dilemekte pek iyi değilim galiba. Ağır konuşmuştum. Bazı konularda büyük laflar ettiğimi de şimdi anlıyorum."

Konuyu bilmesem de Kerem'i o kadar kırıcı hayal edemiyordum. O yalnızca kendini ifade etmeye çalışır ve hep başkalarının iyiliğini düşünürdü.
Örneğin...

Örneğin bana merhamet duyduğunu söylerken... Düşünüyordum da, merhametten daha hoş bir duygu olabilir miydi? Daha fazlasını bekleyebilir miydim? Buna hakkım yoktu ki!

Yine de, daha önce hiç böyle görmediğim adamın, duygusal konulara gelince biraz teklediğini hissedebiliyordum. Büyük konuştuğu ve şimdi fikir değiştirdiği hususunu da merak etmiştim nedense.

"Bunları ona da söyle. Onu anladığını. Hatalarınızın olduğunu. Dostluk öyle kolayca bozulmamalı."

Kerem kafasını sallarken Çağın'ın yaklaştığını duydum. İki elinde depoladığı çikolataları yemeye çalışıyordu.

"Ülkeyi kurtaracağımızı da ekle ki biraz hızlandırın işlemleri."

Çağın cidden küçük ekibimizin lideri gibi olmuştu. Aramızdaki tek yetkili oydu, Kerem ve ben ne gerekiyorsa yapmaya hazır fakat bir o kadar bilinçsizdik.
Tabi ki en bilinçsiz bendim, o ayrı. Nedense Kerem'in asker kimliğine hala alışamamıştım. Her ne kadar onunla duyduğum gurur iki katına çıksa da.

SpektrumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin