Bölüm 9: Safir

717 198 36
                                    

Korku, herkesin kaçmaya çalıştığı ama en sonunda yakalandığı bir duygu. Nereye giderseniz gidin sizi asla yalnız bırakmaz. Bu duygudan asla kurtulamazsınız. Ya sizi hayatta tutar ya da sizi öldürür. Peki ya korkularımızı yenebilseydik. Yapacağımız şeyleri korkusuzca rahatça yapabilsek hayat daha dayanılır bir hale gelmez mi?

Ay ışığı yüzüne vururken odasına doğru ilerliyordu Lavin. Geçen gün yaşadıkları korkunçtu ama onlara dayanmak zorundaydı. Bu onu çok yoracaktı biliyordu. Belki pes edip, her şeyi akışına bırakabilirdi ama öyle yaparsa asla istediğine ulaşmazdı. Bir akıntıyı durduramazsınız ama yönünü değiştirebilirsiniz.

Dün ise her şeyden çok sevdiği yazmayı geri kazanmıştı. Baykal'ın bunu neden yaptığını bilmiyordu ama şu an mutluydu. Tekrar yazabilmek paha biçilemez bir şeydi.

Tam odasına girecekken koridorda mor renkte bir ip gördü. Etrafına baktıktan sonra ipi takip etmeye başladı. İp onu bir odaya getirmişti. Yerde görüğü yeşil yumağı eline aldı ve aralıklı kapıyı itmeye başladı. İçeride siyah küt saçları olan bir kız elindeki kumaşa bir şeyler işliyordu.

Yavaşça beyaz kapıyı tıklattı. Kız başını arkaya çevirip Lavin'e baktı. Saçları gibi gözleri de simsiyahtı. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Boynundaki şeritte de her hastaya verdikleri o klasik numaralardan biri yazıyordu. 83. Bir süre sonra kız gülümsedi.

"Merhaba." dedi yumuşak bir ses tonuyla.

"Merhaba, yerde bir ip vardı ben de takip ettim sanırım senin." dedi aceleyle. Kız Lavin'in elindeki ipe baktı. Onu gördüğünde gülümsedi, elindekileri yatağa bırakıp Lavin'in yanına geldi.

"Evet ben de onu arıyordum demek yere düşmüş teşekkür ederim." dedi heyecanla. Lavin de gülümsedi.

"Rica ederim."

"Bu arada ben Hüma."

"Ben de Lavin." diye karışık verdi sarı saçlı kız. Gözü odanın içine takıldı. Etrafta bir sürü renkli kumaş, iğneler, iplikler, kıyafet mankenleri vardı. Hüma, Lavin'in odayı süzdüğünü görünce gülümsedi ve biraz kenara çekildi.

"Odam biraz dağınık kusura bakma, yeni malzemeler gelmişti onları yerleştirecektim." dedi. Bunun oldukça garip olduğunu düşünmeye başlıyordu Lavin. Buradaki birçok kişinin istediği her şeyi vardı. Kendisinin bile. Lavin birkaç adım atıp odanın içine girdi.

"Kıyafet mi dikiyorsun?" diye sordu merakla. Hüma başını salladı.

"Evet, diktiğim kıyafetleri moda evleri çok beğeniyor. Bu konuda müdür yardımcı oluyor."

Lavin gözlerini Hüma'ya çevirdi hemen. Duydukları doğru muydu? Müdür yani Baykal yardım ediyordu. Hüma ile vedalaştıktan sonra şaşkınlığını gizleyerek odadan ayrıldı. Kendi odasına doğru yürümeye başladı.

İlk geldiğinden beri 2 hafta geçmişti. Artık günleri daha iyi geçmeye başlamıştı. Toplam 6 tane arkadaşı vardı artık. Onlarla sohbet ediyor, güzel vakit geçiriyordu. Diğer zamanlarda da defterine yazdığı hikayesini devam ettiriyordu. Kurallara da uyuyordu eskisi kadar ceza da almıyordu. Buranın bir akıl hastanesi olduğunu unutmaya başlamıştı.

Gözlerini yine her zamanki beyaz odasın da açtı. Alarmdan yarım saat önce uyanmıştı. Artık daha erken uyanmaya başlıyordu. Her sabah yaptığı gibi masasına geçip yazmaya başladı. Bir yandan da düşünüyordu arkadaşları neler yapıyor diye. Belki de onu unutmuşlardır, ailesi herkes gibi onları da uydurdukları yalanla kandırmıştır.

Bir süre yazdıktan sonra, her sabah verilen alarm onu daldığı düşüncelerden uzaklaştırdı. Hemen kapıdan çıkıp yemekhaneye indi. Bugün karnı çok acıkmıştı. Yemeklerini alıp zaten arkadaşları ile her zaman oturduğu masaya oturdu. Daha kimse gelmemişti, onları beklemeden yemeğe başladı.

"Bakıyorum da bizi beklemiyorsun Lavin hanım." dedi siyah saçlarını savurarak Hüma. Lavin yanına oturan kızı görünce gülümsedi.

"Yok canım öyle bir tatlarına baktım."

"Eğer bu senin tatlarına bakma şeklinse, kimse yaptığı yemeğin tadına baktırmasın. Bitirmişsin baksana!" dedi gülerek Tuğra. O sırada diğer tarafına oturmuştu.

"Aşk olsun." dedi Lavin sinirliymiş gibi yaparak. Sonra yanlarına Almina ve Yağız geldi. Onlarda selam verip yemeğe başladılar.

Her sabah olduğu gibi tartışarak masaya oturan Giray ve Asel'de geldiğinde herkes tamamlanmıştı. Asel kısa bir cümle kullanarak Giray'ı yerle bir edebiliyordu. Giray ise milyonlarla cümle kursa bile Asel'i alt edemiyordu.

Yemeklerini yedikten sonra hepsi işleriyle ilgilenmek için dağıldılar. Lavin'de odasına gidip yazmaya başlamıştı ama odanın bu soluk duvarları içinde ilhamı bulamıyordu. Bu yüzden bahçeye çıkıp biraz gezinmeye başladı. Yeşil çimenlerin arasında oturan biri dikkatini çekti.

Kahverengi saçlarıyla bir gözünü kapatmış, elinde fırçasıyla önündeki tuvale boyaları hafifçe sürüp, harika resimler ortaya çıkaran Yağız'dı bu. Lavin ona doğru yaklaştı ve yanına oturdu. Yağız başta onu fark etmemişti ama sonra şaşkınca kıza baktı.

"Sanatçı bize burada neyi anlatmaya çalışıyor?" diye sordu muzipçe. Buna karşılık Yağız güldü. Pembe, mavi ve mor boyalardan oluşan daha tamamlanmamış garip bir resimdi.

"Hayallerimdeki bir yer." diye yanıtladı. Kapkara gerçeklik yerine haylindeki renkli dünyayı çizmek onun için daha iyiydi.

"Bittiğinde nasıl olacağını görmek isterim." dedi heyecanla. Yağız kocaman gülümsedi. Resimlerini beğenmeleri onu çok mutlu ediyordu. Paletindeki boyayı almak için Lavin'den tarafa döndüğünde Lavin diğer gözünü görmüştü.

Yağız ona bakıldığını hissedince başını yavaşça kaldırdı. Şaşkın gözleriyle onu süzüyordu Lavin. Yağız gözlerini diğer tarafa çevirdiğinde Lavin hâlâ bakmaya devam ediyordu. En sonunda dayanamayıp sordu.

"Bir şey mi oldu? Neden öyle bakıyorsun?"

"Bana tekrar bakar mısın?" diye sordu Lavin sanki büyülenmiş gibiydi. Yağız kızarmış başını ona doğru çevirdi ve gözlerini onun gözlerine dikti. İnsanların gözlerine bakmazdı genelde başı hep yerdeydi bu onun için ilk sayılabilirdi. Neler olduğunu anlamamıştı.

Lavin bir eliyle Yağız'ın gözünü kapatan saçı çekti ve safir rengi gözleri, kendi gözleriyle buluşturdu. Yağız, Lavin'in yaptığı hareketle hemen geri çekildi.

"Ne yapıyorsun?" dedi kekeleyerek. Lavin gülümsedi, sonunda diğer gözünü de görebilmişti.

"Sonunda görebildim. Neden gözünü saklıyorsun?" diye sordu merakla Lavin. Yağız onun dalga geçeceğini düşünüyordu ama gayet ciddi bir şekilde bekliyordu.

"Dalga geçmeyecek misin?" diye sordu ciddiyetle.

"Ne için dalga geçeyim ki? Asıl övmem gerekiyor çünkü çok güzel." dedi Lavin gülümseyerek. Yağız böyle bir cevap beklemiyordu. Daha önce yaşadıklarından sonra belki de böyle tepki veren nadir insanlardandı o.

"Geçmişte, bu gözlerim yüzünden küçüklüğümden beri çok acı çektim. İnsanlar beni dışlıyordu. Bu benim için sorun değildi yalnız kalmaya alışık biriyim ama en sonunda bana şiddet uygulamaya başladılar. Lens takmaya başlamıştım ama gözlerime zarar veriyordu. Takmaya devam etseydim kör olacaktım. Eğer kör olursam bir daha resim yapamazdım. O çok sevdiğim renkleri göremezdim bir daha ve çok korktuğum karanlığa hapsolurdum bir daha çıkamamak üzere."

Cümlesini bitirdiğinde başını yere eğdi çok zor geçirmişti o günleri. Belki buradan nefret ediyordu ama en azından o tarz insanlar yoktu. En azından güvendeydi. Lavin onun için üzülmüştü. Elini sağ omzuna koydu. Yağız başını ona doğru çevirdi.

"Artık böyle şeyler olmayacak." dedi o sıcak insanı rahatlatan gülümsemesiyle. Yağız da karşılık olarak gülümsedi. Sonra orada biraz daha kalıp oturdular. Lavin yazı yazdı, Yağız da resmine devam etti.

İnsanlar böyleydi işte kendilerinden farklı olanı her zaman dışlarlardı. Herkes aynı olmak zorundaydı sanki. Gerçi eğer öyle olsaydı bu seferde de aynı oldukları için olay çıkartırlardı ve farklı olmaya çalışırlardı.

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin