Bölüm 17: Yasak

417 91 20
                                    

Bir grubun içerisinde olduğunuzu düşünün. Bu grup size bakıp gülümsüyor, birbirleriyle fısıldaşıyorlar. Kısaca sizi dışlıyorlar. İşin garip tarafı siz onlara hiçbir şey yapmamışken daha hiç konuşmamışken onlar size bunları yapıyor. Ne hissedersiniz? Elbette ilk başta üzülürsünüz. Uzun bir süre suçu kendinizde ararsınız bu sizi çok yıpratır. Ancak suç sizde değildir, onlarda da değildir. Suç hayatındır.

Kimileri de, bundan bana ne benim kimseye ihtiyacım yok diyebilir. Bir kısım ilk başlarda bunu söyler ama bilinçaltlarında içten içe acı çekerler. Bu acı gitgide büyür ama hâlâ kabullenmezler. İşte onları en çok yıpratanda bu kabullenmeyiştir.

Peki acı sonra neye dönüşür biliyor musunuz?" Öfkeye. Uğraşlarınız sonuç vermez, o kadar sinirlenirsiniz ki, bu öfke ve sinir sizin dönüm noktanız olur. Artık eskisi gibi olamazsınız, değişirsiniz. İstemeseniz de buna mecbur kalırsınız.

Lavin karşısında gördüğü görüntü karşısında donup kaldı. Artık tamamen kendine gelmişti. Bu koridor gördüğü diğer koridorlar gibi değildi. Yıkık dökük, daha bir karanlıktı sanki. Terk edilmiş bir yerdi. Duvarlarda ve yerde sayılamayacak kadar çatlak ve kırık vardı. Onu bu kadar korkunç yapan şey ise her yere bulaşan ve kuruyan kan lekeleriydi.

"Lavin!"

Aşağı katlardan ona seslenildiğini duyduğunda hemen üzerindeki şoku attı ve yavaş adımlarla aşağı kattaki merdivenlere dikkat çekmeden oturdu. Oturur oturmaz yanına Ecevit geldi.

"İyi misin, ne oldu?" diye sordu telaşla.

"İyiyim." dedi kız zar zor. Titremekten konuşamıyordu bile.

"Hayır değilsin. Titriyorsun ve yüzün bembeyaz olmuş. Bana bak iyi olacaksın tamam mı? Şimdi söylediklerimi tekrar et..."

"Ben..." diyerek sözünü kesti Lavin. Gördüklerini birine anlatmak istiyordu. Belki de hayal görmüşümdür diye geçirdi içinde. Ecevit söyleyeceklerini bekliyordu.

"Benim gitmem gerek." dedi ve hızlıca ayağa kalktı. Giray'ın ona söyledikleri ve yukarı katta gördüğü manzara gözlerinin önüne gelmişti. Kalkar kalkmaz gözlerinin kararması bir oldu. Tam düşecekken Ecevit onu hemen tuttu. Yavaşça kucakladı ve merdivenlerden inmeye başladı. Kollarının arasındaki bu küçük beden alevler içinde yanıyordu sanki.

Ecevit kızın belli belirsiz bir şeyler sayıkladığını duyuyordu. Seçebildiği sözler "Ben deli değilim." ve "Hayal görüyorum." olmuştu. Zemin kata indiğinde birkaç hemşire ve arkadaşları merakla bekliyordu. Lavin'i öyle gördüklerinde hemen yanına geldiler. Adam arkadaşlarına hiçbir şey demeden kızı revire doğru götürüyordu.

"Hemşire hanım, benimle gelin." dedi. Kadınlardan biri başını onaylarcasına sallayarak uzun boylu adamın arkasından hızlıca yürümeye başladı.

Arkalarından üzgünce bakakalan 6 genç, ona olanların yalnızca Giray'ın söyledikleri olduğunu zannediyordu. Yanlarındaki hemşireler yemek vakti geldiği için onları zorla yemekhaneye sokmuşlardı.

Birlikte boş bir masaya oturmuşlar, önlerindeki tepsilerden birer kaşık alıp bırakmışlardı. Giray ise hiç yememişti. Aklında türlü türlü düşünceler döndürüyordu. Kendisine olan öfkeyle masadan kalktı ve odasına doğru yürümeye başladı.

"Eğer kalkmasaydı onu ben kaldıracaktım." dedi sinirle Tuğra.

"Tamam sakin olun. Eminim her şey düzelecektir." dedi ortamı yumuşatmak için Hüma.

Yemekten sonra Tuğra hariç diğerleri uyumak için odasına çekilmişti. Arkadaşları o durumdayken hiçbirinin gözüne uyku girmemişti gerçi. Tuğra ise yemekhaneden gizlice kaçıp revirin kapısının yanındaki duvara sinmişti.

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin