Bölüm 66: Direnişin Başlangıcı

47 7 5
                                    

Hepimiz doğduğumuzdan beri bir şeylerin savaşını veriyoruz. Kimine göre basit kimine göre zor olan savaşlar. Bazen fiziksel bazense ruhsal. Bazen düşmanlarımızla savaşıyoruz bazense sevdiğimiz insanlarla, dostlarımızla. Bu savaşlar bazen zafer ile sonuçlanıyor bazense yenilgiyle. Kazanıyoruz ya da kaybediyoruz. Ancak kaybettiğimiz savaşlarda mücadele etmediğimizi söyleyebilir miyiz?

Kesinlikle hayır. Deniyoruz, mücadele ediyoruz, direniyoruz ancak kaybetmek de hayatın bir gerçeği. Tekrar deneyebiliriz. Bazen kaybederiz ancak üzülmediğimiz yenilgiler de olabiliyor. Bazen kaybettiğimiz için mutlu oluyoruz. Bazense kazandığımız için üzülüyoruz. Bu bizim için buruk bir zafer oluyor. Peki hangisi daha kötü?

Lavin konuşmasını bitirdiğinde bulundukları yerde büyük bir alkış ve tezahürat fırtınası yaşandı. Bu iyi miydi kötü müydü bilemiyordu genç kız. Belki onların gürültüsünü duyan doktorlar çoktan onları durdurmak için harekete geçmişti ya da hiçbirinin ruhu duymamıştı. Dudaklarını kendinden emin bir şekilde yukarıya doğru kıvırdı ve yavaş adımlarla ona gururla bakan arkadaşlarının yanına gitti.

"Harikasın Lavin! Bonbon'da aynısını düşünüyor." dedi Asel ve ayıcığını kıza doğru uzattı. Kirlenmiş, bazı yerlerine kan bulaşmıştı. Bir kolu da sökülmeye başlamıştı ama o hâlâ ilk tanıştığı eski Bonbon'du. Sarışın kız nazikçe oyuncağın başını okşadı.

"Teşekkür ederim." dedi sevecen bir sesle.

"Pekâlâ şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu Almina heyecanlı bir şekilde. Lavin biraz düşündükten sonra etrafına bakındı.

"Gruplara ayrılacağız ve birlikte hareket edeceğiz. Herkes kendini savunacak eşyalar bulsun ve hızlıca dağılalım." dedi. Giray başını sallayarak arkadaşlarının arasından ayrıldı. O sırada üzerinde hissettiği bakışlar onu rahatsız etmişti. Başını çevirdiğinde Berat'ın hâlâ duvarın kenarından kendisini izlediğini fark etti. Tedirgin gözlerle süzüyordu onu.

"Hemen geliyorum." dedi arkadaşlarına ve doktorun yanına doğru ilerledi. Adam duvardan birazdan uzaklaştı ve ellerini birbirine kenetledi.

"İyi misin?" diye sordu Berat merakla.

"Gayet iyiyim." diye yanıtladı Lavin hafifçe gülümseyerek. Berat başını sallayarak kendince bir şeyler mırıldandı. Önlüğünün ceplerini kontrol etmeye başladı, bir şeyler arıyordu. En sonunda küçük şeffaf bir poşet çıkarıp karşısındaki hastasına uzattı.

"Ne bu?" diye sordu genç kız şaşkınca.

"İlerleyen zamanlarda seni göremeyebilirim buna ihtiyacın olacak Lavin." dedi Berat ciddi bir ses tonuyla. Kız onun ne demek istediğini anlamıştı ve gözleri şaşkınlık ve korkuyla kocaman açılmıştı.

"Hayır ben bunu tekrar kullanamam." diye itiraz etti ve adamın ellerini kendinden uzaklaştırdı.

"Lavin beni dinle, bunu hazırlayıp sana vermek benim için ne kadar zordu tahmin edemezsin! Seni bulduğumda vücudunda çok yüksek bir doz vardı, evet birçoğunu temizledim ama sen alışacak kadar maruz kalmışsın. Bu yüzden vücudun bunu tekrar isteyecek ve sen almazsan daha kötü şeyler olabilir. Çok düşük bir dozunu hazırladım çok kötü olduğunda kullan bunu, tamam mı?" dedi kızı sakinleştirmeye çalışarak. Lavin başını olumlu anlamda salladı ve adamın uzattığı küçük poşeti aldı. İçinde çok küçük haplar vardı.

"Sonra ne olacak?" diye sordu kısık bir sesle. Berat düşünceli bir şekilde etrafına bakında. Bazen bu yaşadıklarının bir rüya daha doğrusu bir kâbus olduğunu düşünüyordu. Bir ruh doktor olmayı çok istemişti çünkü bedenlerini iyileştirmektense, ruhlarına dokunup anlamak her zaman ilgisini çekmişti. Uzun yıllar hayalini kurduğu mesleği gerçekleştireceği için çok heyecanlıydı ancak burası tüm hayallerini yerle bir etmişti. Yaşananlar onu epey yormuştu. Çocukların ruhlarına iyi geleceğini düşünüyordu ama burada ruhlarını paramparça eden doktorlarla birlikteydi. Buna katlanamadığı için karşısında gördüğü çocukların ruhlarını kurtarmak istiyordu. Tek başına hiçbir şey yapamayacağının farkındaydı ama en azından hayalini kurduğu görevini az da olsa yerine getireceği için huzurluydu.

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin