Bölüm 47: Sahtekâr

289 57 28
                                    

Ecevit, elinde olsa camın içinden odaya geçecek olan bu çocuğu bir yerden tanıyordu. Vücudunun her yerinde yara izleri vardı. Bazı yerleri özensiz bir şekilde kapatılmıştı. Bir süre daha öyle kaldıktan sonra oğlan adama döndü.

"Ne yaptınız ona?" diye bağırdı öfkeyle. Ecevit ne onun kim olduğunu ne de Lavin ile nasıl bağlantısı olduğunu bilmiyordu.

"Biz ona bir şey yapmadık, ben onun doktoruyum. Sen kimsin?" diye sordu Ecevit sakince.

"Demek doktorusun öyle mi? Niye kurtarmıyorsun o zaman hastanı?"diye gürledi tekrar.

"Bak şu an neden böylesin bilmiyorum ama..." diye söze başlamıştı adam ama sözü kesildi.

"Bir de soruyor musun? Sevdiğim kız içeride ölümle burun buruna ve sen bana neden böylesin diye soruyorsun!" dedi hiddetle. Ecevit hiçbir şey anlayamamıştı. Bir elini oğlanın omzuna koydu.

"Sen hastaneden biri misin?" diye sordu şaşkınlığını gizlemeye çalışarak. Onu hastanede gördüğünü anımsıyordu. Oğlan eliyle omzundaki kolu ittirdi.

"Hayır değilim ama beni oraya tıkarsan çok memnun olurdum ya da Lavin'i hastaneden çıkarabilseydin." Adam düşünceli bir şekilde yere bakarken oğlan tekrar konuştu.

"Öyle kara kara düşünme, hastaneye daha önce geldim okul röportajı için." dedi net bir şekilde. Ecevit gözlerini kocama açtı. Hafızası yerli yerine oturmuştu.

"İsmin neydi?" diye sordu merakla.

"Kaan." dedi oğlan gözlerini tekrar sevdiği kıza çevirirken. "Durumu nasıl?" diye sordu sakinleşmeye çalışarak.

"Doktorlar iyiye gittiğini ancak bir an da kötüleşebileceğini söyledi. Bana sorarsan yaşaması bir mucize." dedi gözleri kısa süreliğine kıza kaymıştı sonra tekrar Kaan'a çevirdi. Aklına takılan soruyla tekrar konuşmaya başladı.

"Onun başına ne geldiğini biliyor musun?" diye sordu merakla. Kaan başını sadece aşağı yukarı sallamakla yetinmişti. Ecevit buna çok şaşırdı.

"Nasıl?" diye sordu.

"Oradaydım." dedi Kaan sertçe.

1 gün önce

Kaan okuldaki bankların birinde oturuyordu. Yüzünde kocaman bir sırıtma vardı, arkadaşlarıyla arası eskisi gibi olmasa da yine de ister istemez bir araya geliyorlardı. Hepsinin kendi kulüpleri vardı ve anlaşma içinde olmaları gerekiyordu. Bir süre sonra yanına yavaş adımlarla Mert geldi.

"Oğlum öğlen güneşinin altında ne işin var?" dedi ve yanına oturdu. Akıl hastanesinden döndüklerinden beri o konu üzerinde fazla durmamışlardı.

"Ne güneşi Mert, ben çoktan güneşimi kaybettim." diye yanıtladı gülümsemesi solarken.

"Yine başladın efkârlı efkârlı konuşmaya. Neyse şu kağıtları imzalaman lazım." dedi ciddiyetle. Kaan ise hiç oralı olmadı.

"Sonra hallederim." dedi. Mert içindeki nefesi sesli bir şekilde dışarıya verdi.

"Oğlum çok boşladın şu işleri, sonra müdür kızıp duruyor sana." dedi. Sonra yanlarına Gül ve Nur'da katıldı. İki kızında suratları düşüktü.

"Size ne oldu?" diye sordu Mert kızlara.

"Müdür, okul başkanlığı seçimi yapacak." dedi Nur. Kaan bunu duyar duymaz gözlerini kocaman açtı.

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin