Bölüm 28: Toka

366 85 25
                                    

Biz kimiz? Amaçları için her türlü acıya katlanabilecek olanlar mıyız, yoksa en ufak bir sendelemede pes edecek olanlar mı? Bilmeliyiz. Özgürlük için dökülen kanları, hayaller için alınan yaraları...

Baykal onları alt kata götürürken, Kaan aradan sıyrılarak bahçeye çıktı. Keskin kahve gözleriyle etrafı taramaya başladı. Dikkatli ve yavaş adımlarla yeşil çimleri ezerek yürüdü. Bankların ve ağaçların etrafında dolaştı. Lavin'in varlığına ufacık bir ipucu arıyordu. O sırada arkasından biri gür sesiyle ona bağırdı.

"Affedersiniz, birine mi bakmıştınız?"

Kaan sesi duyduğu gibi arkasına döndü. Kapının yanında uzun boylu bir adam ona meraklı gözlerle bakıyordu. Çocuk ona doğru ilerlemeye başladı. Her adımında daha da yaklaşıyordu ve insanın içini ürperten mavi gözlerini daha net görüyordu.

"Ben okul gazetesi için gelmiştim ve içeride çok daraldığım için dışarıya çıkmam gerekti. Benim astımım var da." dedi bu bir yalandı ama bunu örtmek için de hafifçe gülümsedi. Ecevit onun neyden bahsettiğini pek anlamamıştı.

"Anlıyorum şu an iyi misin? İlacın yanında mı?" diye sordu tedirgince.

"Almayı unutmuşum ama iyiyim merak etmeyin." dedi aynı gülümsemeyle. Ecevit de ince dudaklarını hafifçe kıvırarak yanıt verdi. Tam içeriye gireceklerken kapıdan hızla Baykal çıktı. Koştuğu için nefes nefese kalmıştı. Kaan'ı gördüğü gibi çatık olan kaşlarını daha da indirdi.

"Ne oldu baba? Nefes nefese kalmışsın." dedi Ecevit şaşkınca. Cebinden çıkardığı mendille alnını silen adam başını yukarıya kaldırdı. Karşısında oğlunu görmeyi beklemiyordu. En az onun kadar Kaan da şaşırmıştı.

"İyiyim oğlum, asıl sen iyi misin genç adam, sanırım kayboldun?" diye sordu Kaan'a sevimli bir ifadeyle.

"Sadece hava almak için çıktım." dedi Kaan donuk bir şekilde. Ecevit ise olan bitenden habersiz onları dinliyordu.

"O zaman artık içeri geçmeliyiz. Arkadaşlarınızı bekletmek istemeyiz."

Genç, kahve gözlerini adamın gözlerinden çekti ve yürümeye başladı. Aynı şekilde Baykal da adım atacaktı ki oğlu kolundan tutarak onu engelledi.

"Neler oluyor baba, kim bunlar?"

"Sonra anlatırım oğlum, şimdi gitmem gerek." dedi ve aceleyle içeriye girdi. O sırada çoktan ayaklanmış ve kapıda bekleyen 3 genç, Kaan'ı gördüğünde gülümsedi.

"Gidiyor musunuz çocuklar?" diye sordu Baykal şaşkınca. Gideceklerini elbette biliyordu. İşleri bitmişti. Öğrenecek olduklarını öğrenmişlerdi.

"Evet bu bilgiler bize yeterli. Yardımlarınız için çok teşekkürler." dedi Nur gülümseyerek.

"Anlıyorum sizinle vakit geçirmek benim için zevkti. Umarım tekrar karşılaşırız." dedi sırıtarak. 3 kişi de karşılık olarak gülümsedi ve binadan dışarıya çıkmak için arkalarını döndüler. Kapıdan çıktıkları an Baykal yukarı kıvrık olan dudaklarını düzleştirdi. Kaşlarını çattı. Kısaca normal haline dönmüştü. Sonra da arkasındaki adama eliyle bir işaret yaptı. Adam başını sallayıp yürümeye başladı. Lavin'in tutulduğu odaya girdi.

Kızın başı sağa doğru düşmüştü. Gözleri kapalı olsa da kızarıklıklar belli oluyordu. Hâlâ yaşlar akıyordu. Adam kızın bu haline üzülse de elinden bir şey gelmiyordu. Her gün buradaki çocukların iç burkan hallerini görüyordu ve buna dayanmak onu zorluyordu. Ancak bu sayede para kazanıyordu ve evine, ailesine, eşine ve çocuklarına bakabiliyordu. 

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin