Bölüm 20: Karar

395 92 13
                                    

Ecevit'in söylediğine hepsi şaşırmıştı. Eğer başka bir yerde başka bir şekilde olsalardı buna fazla şaşırmazlardı ama burası normal bir yer değildi. Giray hemen adama doğru yaklaştı ve boyu yettiği kadar elleriyle yakasını kavradı.

"Ne yaptın kıza?" diye sordu sinirle. Kızıl saçlarının bir kısmı gözlerini örtse de öfkesi belli oluyordu. Eğer Lavin'e bir şey olursa buna o sebep olmuş olacaktı. Bu yüzden de ömür boyu vicdan azabı çekeceğini biliyordu. Ecevit'in Giray'ı ağlattığından dolayı oraya gittiğini biliyordu. O sırada Lavin hızla onların yanına geldi.

"Ne yapıyorsunuz burada, uyarıyı duymadınız mı?"diye sordu telaşla.

"Ne uyarısı?" diye sordu Giray, adamın yakasını tutmayı bırakarak. Onun iyi olduğuna sevinmişti.

"Yemekhaneye pasta yememiz için çağırmışlardı ama yetişemediniz." dedi biraz üzgün bir tonda.

"Pasta mı? Neyi kutluyoruz?" diye sordu alaylı bir şekilde Tuğra.

"Bilmem, şeytan kutlayacak bir şey bulmuştur." dedi Lavin ama Ecevit'in orada olduğunu fark etmemişti. Adamın ona şaşkınca ve hafif gülümseyerek baktığını görünce hemen lafı değiştirdi.

"Yani Baykal." dedi ama adam tatmin olmamıştı. Kız tekrar konuşmaya başladı.

"Yani şey Sevgili Müdürümüz." dedi. Ecevit gülmemek için kendini zor tutmuştu otoriter bir sesle konuşmaya başladı.

"Hadi hepiniz odalarınıza." dedi ve 7 kişi birlikte koridorda odalarına doğru ilerlemeye başladı. Giray fırsattan istifade Lavin'in yanına geldi.

"Sana bir şey dedi mi ya da yaptı mı?" diye sordu. Lavin biraz şaşırmıştı.

"Hayır yapmadı. Anons yüzünden tam olarak konuşamadım. Bir dahakine artık. "

"Yok gerek yok sağ ol." dedi çocuk ve kızı ikinci kez şaşırttı.

"Nasıl yani?" diye sordu.

"Yani yardımın için sağ ol ama gidip onunla konuşmana gerek yok. Ben hallederim." dedi ve odasına gitmek için ondan ayrıldı.

Lavin onun anlamamıştı. Kendisi başkalarına yardım ediyordu ama kendine yardım edilmek istenildiğinde karşı çıkıyordu. Çok fazla üzerinde durmayıp o da odasına gitti. Kızın anlamadığı diğer konu da sabah kahvaltısından sonra hatta sadece sabah değil belli saatlerde de onları belli süreler odalarında tutmalarıydı.

Buna fazla takılmamaya çalışıyordu ama ona şüpheli geliyordu. Hastane belli kuralların dışına çıkıyordu. Çalışanlar ve doktorlar garip bir şekilde iyi davranıyordu. Artık eskisi kadar ceza yoktu. Olduğunda da basit bir şekilde geçiştiriliyordu. 

Lavin tüm bu olanların Ecevit'in gelmesiyle olduğunu düşüyordu. O geldiğinden beri kimse ağır bir ceza almamıştı ve diğer doktorların aksine hastalarıyla konuşmaya ve onları anlamaya çalışıyordu. Ancak böyle iyi gibi görünen davranışları bazen onu şüphelendiriyordu. Sonuçta herkesin dediği gibi o Şeytanın Oğluydu.

Bir saat geçtikten sonra odasından çıkarak her zaman buluştukları yere, bahçedeki ağacın altına geldi. Almina gitar çalıyordu ve Yağız tablosunu tamamlamaya çalışıyordu. Lavin de aralarına oturdu. Diğerleri henüz gelmemişti.

"Yarın gidecek misin?" diye sordu Yağız. Lavin hiç tereddüt etmeden cevap verdi.

"Evet."

"Bunu yapmak zorunda değilsin." dedi yukarıdan bir ses. 3 kişi yukarıya baktığında onun Giray olduğunu gördüler.

"Yapmak istiyorum." diye cevap verdi kararlı bir şekilde.

"Fikrini ne değiştirdi?"

"Seni ne değiştirdi?" diye sordu Lavin sorusuna karşılık. Giray afallamış bir şekilde gözlerini yerden kaldırdı ve karşıya bakmaya başladı.

"Sadece... sadece artık başkalarına zarar vermek istemiyorum." dedi üzgün bir ses tonuyla.

"Bana zarar vermedin Giray."

"Sana kötü şeyler söyledim. Gerçek olmayan şeyler ve sen de üzüldün." dedi. Lavin yerinden kalkarak biraz uzaklaştı ve onun görüş alanına girdi.

"Sen beni üzmedin benim gözümü açtın." dedi ama Giray ne demek istediğini tam olarak anlamamıştı. Lavin konuşmaya devam etti.

"Evet delirmedim ama eğer burada kalmaya devam edersem delirebilirim, delirebiliriz. Bu yüzden bir an önce buradan çıkmamız gerek. Artık kararım kesin ne olursa olsun, bir şekilde yolunu bulup çıkmamız gerek." dedi. 

Sesi o kadar kararlı ve ikna edici çıkmıştı ki hepsi buna şaşırmıştı. Hatta Asel, Tuğra ve Hüma sonradan katılmasına rağmen o konuşmayı duymuşlardı. Asel oyuncak ayıyı yere bırakıp hafifçe alkış yaptı

"Bonbon ve ben bu kararı beğendik." dedi hafifçe gülümseyerek. Lavin de karşılık olarak gülümsedi. Sonra da hep birlikte oturup yarın yapacaklarını planladılar.

Ertesi gün olduğunda öğle yemeğine kadar her zaman yaptıklarını yaptılar. Kaçmak için öğle vaktini seçmelerinin sebebi yarım gün çalışanların o vakitte evlerine gitmesi ve hastanede az kişinin kalmasıydı. Bu sayede dikkat çekmemişlerdi ama onları şüphelendikleri bir şey vardı. Bugün Ecevit'i hiç görmemişlerdi. Aslında bu onların daha da işine gelirdi. Tam vaktinde hepsi Giray'ın onlara duvarı gösterdiği yerde buluştular.

"Hazır mısın Lavin?" diye sordu Giray heyecanla.

"Evet!" dedi aynı heyecanla Lavin. Sonra arkadaşlarına bakıp onlara gülümsedi. O sırada Asel gelip elindeki oyuncak ayıyı kızın dudaklarına dokundurdu. Lavin buna biraz şaşırmıştı.

"Şans öpücüğü." dedi kız gülerek. Aynı şekilde Lavin de gülümsedi ve ağacın oradan ayrılıp açıklıktan koşmaya başladı. Duvar biraz uzaktaydı ama bu engel değildi. Sağına ve soluna kontrol etmek için baktığında solunda gördüğü manzara onu durdurmuştu.

Gözleri o bölgeyi incelemeye başladı. Arkadaşları onun duraksadığını fark ettiğinde endişelendiler ve yanına geldiler. Onun baktığı yere baktıklarında onlar da şaşırdı.

"Burası..." diye söze başladı Almina ama devamını getirememişti.

"Mezarlık." diye tamamladı Tuğra yutkunarak. Aylardır kaldıkları hastanenin arkasında bir mezarlık olduğunu fark etmemişlerdi. İşin kötü tarafı ise buradaki mezarlar, burada kalmış hastalara aitti ve oldukça da fazlaydılar.

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin