Bölüm 64: Gece

85 10 5
                                    

Gece yarısı Ecevit yumuşak yatağından uyandı. Son günlerde pek uyuyabildiği söylenemezdi zaten. Uykuya dalar dalmaz kabuslar peşini bırakmıyordu. Hastaneden kilometrelerce uzaktaydı ama bilinci orada kalmıştı. Rüyalarında hastanede her şey yolunda gidiyordu ancak sonra belirsiz bir karaltı üstlerini kaplıyor ve çığlıklar eşliğinde hastalarını kanlar içinde bulmasıyla sonlanıyordu. Gün geçtikçe bu anılar derinlik kazanıyor ve daha korkutucu olmaya başlıyordu. Sıkıntıyla üzerindeki yorganı kenara itti ve ani bir hareketle ayağa kalktı. Yatağının yakınındaki kapıya doğru ilerledi. Balkon kapısı gıcırtıyla açıldığında soğuk rüzgâr Ecevit'in bedenini titretti. Birkaç adım attıktan sonra elleriyle demirleri tutu. Soğuk havayı içine çekmeye başladı. Sakinleşmek için derin nefesler alıp veriyordu.

Vücudu titremeye devam ediyordu ancak bu soğuktan mıydı yoksa hastalarını kurtarmaya çalışan bir doktorun serzenişi miydi bilinmiyordu. Bir süre sonra cebindeki telefonu çıkardı ve gözlerini kısarak parlak ekranı inceledi. Birkaç kere tıkladıktan sonra kulağına götürdü. Telefon uzunca çaldıktan sonra açıldı. Yaşlı bir adamın homurdanışı duyuldu.

"Bu saatte aradığım için üzgünüm baba ama şu bahsettiğim kâbusları görmeye devam ediyorum." Dedi. Baykal sıkıntıyla nefes verdi.

"Oğlum, sürekli hastanenin işleriyle uğraştığın için kabuslar görüyorsun. Birazcık kendine ve nişanlına zaman ayırsan hem yakında evleneceksiniz. Onlar da şüphelenmeye başlıyor, beni utandırmak mı istiyorsun?" dedi sitem ederek. Ecevit'i hastane işlerinden elinden geldiğince uzak tutmaya çalışıyordu ancak hastalarla uğraştığı kadar kendi oğluyla uğraşıyordu.

"Bu evlilik zaten formalite baba, bunu sen de çok iyi biliyorsun!" dedi sert bir şekilde. Baykal da aynı şekilde sinirlendi. Onun yardımcı olacağını düşünmüştü Baykal ancak şimdi bir kez daha yaptığı tüm planları mahvedeceğini görmüştü. Bu kadar ilerlemiş ve ilk defa zafere yaklaştığını ve bu kadar mutlu hissederken öz oğlunun bunları yok edeceği düşüncesi aklını oynatmasına sebep olacaktı. Yine de sakinliğini korumaya çalıştı.

"Bak oğlum hastanede her şey yolunda hatta daha iyi durumda. Burayı düşünme ve bir an önce geri gel. Bu hastaların iyileşmesi de taburcu olmaları da imkânsız. Vazgeç artık!" dedi Baykal sert bir şekilde. Ecevit bu sözler karşısında açık alanda olmasına rağmen nefes alamadığını hissediyordu. Hastalarının -ki onlara böyle hitap etmekten nefret ediyordu- hasta olmadığını çok iyi biliyordu. Onları oradan çıkarmak istiyordu. Ne olursa olsun onları bu cehennemden çıkaracaktı!

"Sen istesen de istemesen de ben onları çıkaracağım baba!" dedi öfkeyle ve telefonu kapattı. Derin nefesler almaya çalışarak gökyüzüne baktı. Yıldızlar parlıyordu tıpkı hastaları gibi. Ancak kara bulutlar üzerlerini örtmeye başlamıştı tıpkı babası gibi. Tekrar derin bir nefes aldı.

➶➴➶➴➶➴Saat 01.25➶➴➶➴➶➴

Lavin'in arkadaşları gecenin bu saatine kadar kafeden ayrılmamıştı. Kaan tüm gerçekleri detaylarıyla arkadaşlarına anlatmıştı. Onlar ise bazen sakin bazen öfkeli ve çoğunlukla da hüzünlü bir şeklide olan biteni dinlemişti. Olayların en başında Kaan'ı dinlemedikleri için de suçluluk duyuyorlardı. Onlar için her şey gerçek dışıydı. Bu yüzden inanmamayı, güvenli hayatlarına çekilmeyi seçmişlerdi. Kaan, karşısındaki iç gence bakıyordu. Hepsi başlarını eğmiş soğumuş kahvelerine bakıyorlardı. Aralarından ilk konuşan Nur oldu.

"Keşke seni ilk başta dinleseydik. Bu yüzden kendime çok sinirliyim ama yaşanan olaylar karşısında şok olmuş durumdayım." dedi kendini açıklamaya çalışarak. Gül ve Mert de katıldıklarını belirterek başlarını salladılar.

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin