Bölüm 68: Savaşın Sonu

47 7 2
                                    

Genç kız yerdeki zincirleri alıp iki eliyle sıkıca tuttu. Baykal'ın silahına karşı basit görünüyordu ama kendini savunabileceğini düşünüyordu. Yaşlı adam kıza doğru birkaç adım attı, gözlerini birbirlerine kenetlemişlerdi. İkisi de birbirine nefretle bakıyordu ve bunun çokça farkındaydılar.

"Yolun sonuna geldik, öyle değil mi Lavin?" diye sordu Baykal sinsi bir gülümsemeyle. Lavin sert yüz ifadesini bozmadan cevapladı.

"Evet senin için yolun sonu ama benim için her şey yeni başlıyor." dedi. Bunun üzerine Baykal kahkahasını tutamadı.

"Böyle bir durumda bile şaka yapabiliyorsun Lavin, sen gerçekten inanılmazsın. Çok konuştuk ama bu işi bitirelim çünkü ben çok yoruldum." Dedi Baykal ve kıza doğru koşmaya başladı. Genç kız kararlı bir şekilde olduğu yerde duruyordu. Elinde tuttuğu kalın zincirleri kalkan gibi kullanarak açmıştı ve Baykal'ın hamlesini durdurmuştu. Ancak yaşlı adamın durmaya niyeti yoktu sürekli geri çekilip tekrar kıza doğru hamle yapıyordu. Yüzüne, karnına, bacaklarına... Lavin ise hepsinden bir şekilde sıyrılıyordu. Adamın yaşlı olduğu hâlde bu kadar çevik olmasına çok şaşırmıştı. Sadece kendini savunuyor olmasına rağmen çoktan yorulmuştu.

Kendini savunmaktan sıkılmıştı. Elindeki zincirlerin de ne kadar dayanacağını kestiremiyordu, kırıldıkları an kendisinin ikiye ayrılacağından emindi. Hızlı bir hamleyle geriye çekilip adamdan uzaklaştı. Kısa süreliğine de olsa etrafına bakındığında demir kalın bir sopayı fark etti ve hızlıca onu eline aldı. Bu zincirlere göre daha sağlamdı ve kendini daha iyi koruyabilirdi. O tüm bunları yaparken arkasından gelen düşmanını son anda fark etmişti. Ani bir hareketle kenara çekilse de testerenin dişlerinden kolunu koruyamamıştı. Hafifçe sıyrılmış da olsa oldukça fazla kan akmış ve acıyı en derininden hissetmişti. Yine de bunu belli etmemeye çalışarak ona doğru saldırıya geçmişti.

"Bir dahakine ıskalamam!" diye bağırdı Baykal. Lavin kolunun acısına ve adamın söylediklerine daha da sinirlenmişti.

"Bir dahaki diye bir şey yok Baykal, sıradaki sensin!"

İki düşmanın tek bir arzusu vardı o da birbirlerini öldürmek ve bunun için tüm güçlerini kullanıyorlardı. Birbirlerine duydukları nefret o kadar büyüktü ki tüm dünyayı ikiye bölebilirdi. İkisindeki tek ortak nokta buydu. Öfke, nefret, düşmanlık... Şimdiye kadar kimseye karşı böyle bir şey hissetmemişlerdi. Er ya da geç savaşın içinde bulmuşlardı kendilerini ve ikisi de biliyordu bu kaçınılmazdı.

Lavin, hızlı ve çevik hareketlerle saldırılarını hızlandırmıştı, bu sefer de Baykal kendini savunmaya başlamıştı. Ancak Lavin işi burada noktalamakta kararlıydı. Sert bir hamleyle testerenin dönüşünü engelleyecek şekilde diğer elindeki zincirleri oraya sıkıştırmayı başarmıştı. Baykal bu hareketten sonra şaşkın bir şekilde geri adım attı ve silahını düzeltmeye çalıştı. Lavin adamın şaşkınlığını fırsat bilerek hızlı bir hareketle demir sopayla kafasına vurdu. O an da Baykal kanlar içinde yere doğru yığıldı.

Genç kız büyük bir soğukkanlılıkla elindeki kanlı sopaya baktı savaşı kazandığı çok belliydi. Ancak yüzündeki hiç öyle bir ifade yoktu. Tüm bunlar bittiğinde büyük bir sevinç hissedeceğini düşünmüştü. Şimdi hissettiği tek şey büyük bir boşluktu. Ne mutluydu ne de üzgün. Öfkesi ilk günkü kadar büyüktü. Hiçbir şey değişmemiş gibiydi.

Asel ve Giray hızlı adımlarla kızla ayrıldıkları yere geri gelmişti ve Lavin'i bulmaya çalışıyorlardı. Çok uzaklaşmışlardı ama büyük bir ara sonunda kızı bulmuşlardı. Baykal'ın yerde yatan bedenin başında hiç hareket etmeden bekliyordu. Odada zaman durmuş gibiydi. Kızın kolundan eline doğru akan oradan da yere damlayan kan sesinden başka hiçbir ses yoktu. İki genç şok olmuş bir şekilde olanları sindirmeye çalışıyorlardı. Bekledikleri manzara çok daha farklıydı, arkadaşının iyi olmasına çok sevinmişlerdi ama o eski arkadaşı Lavin miydi?

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin