Bölüm 29: Panik Atak

398 82 54
                                    

Ecevit yatağın içinde melek gibi uyuyan kıza bir süre bakakaldı. Söylediklerini sindirmeye çalışıyordu. Ancak söyledikleri kabul edilir gibi değildi. O da bu hastanedeydi ancak hiçbir şey fark edememişti. Gözlerinin önünde olanları görememişti. Yavaşça yerinden kalktı. Çantasını alıp son kez kıza baktı ve ağır adımlarla kapıdan çıktı. Kapıyı geri kapattığında derin bir nefes aldı.

Boş koridorda gözlerini gezdirdi. Hiçbir hasta yoktu, hiçbir ses yoktu. Elindeki çantayı daha çok sıkarken, kaşları da çatılmaya başlamıştı. Sert adımlarla koridordan geçip merdivenlerden indi. Müdür odasına geldiğinde kapıyı çalmadan hızlıca içeri girdi. Baykal masasında oturmuş şaşkınca oğluna bakıyordu. Mavi gözleri adeta alev alev yanıyordu.

"Ne oldu oğlum?" diye sordu yakını görmek için taktığı gözlükleri çıkarırken. Ecevit hiç vakit kaybetmeden konuşmaya başladı.

"Ne oluyor Baba? Bu hastanede neler oluyor, bu çocukların niye her yerinde yaralar var? Bir şeyler sakladığını biliyorum!" dedi sesinin tonunu önemsemeden. Baykal onun bu haline şaşırmıştı. Daha önce oğlunu hiç bu kadar sinirli görmemişti.

"Sakin ol oğlum. Otur şöyle." dedi eliyle sandalyeleri göstererek. Ecevit isteksiz bir şekilde otururken adam konuşmaya devam etti. "Şimdi, ne bilmek istiyorsun?"

"Her şeyi. Burada neler döndüğünü bilmek istiyorum." dedi sakince. Baykal ellerini masada birleştirdi ve önündeki kağıtlara baktı.

"Burası bir hastane. Akıl hastanesi. Hastaları iyileştiriyoruz, onlara doğru yolu gösteriyoruz. Burada ne dönebilir ki?" diye sordu şaşırmış bir şekilde.

"Yara izleri?"

"Oğlum, buradaki hastalar normal hasta değil ki. Bahçede, koridorlarda koşturuyorlar elbette bir yerlere çarpıyorlar, düşüyorlar. Sen ben gibi kendilerine dikkat etmiyorlar ki." dedi sakince. Ecevit onun haklı olduğunu düşündü çünkü Lavin ile de ilk karşılaştıklarında hiç önüne bakmadan yürüyordu ve sonunda düşmüştü. Hafifçe başını salladığında, Baykal yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

"Peki ya bugün gelenler kimdi? Ayrıca hastalar neden odalarındalar?" diye sordu bir anda. Baykal gülüşünü yok edip ciddi bir şekilde konuşmaya başladı.

"O çocuklar okul gazetesi için gelmişler. Ödevmiş sanırım. Hastaların odalarında olmasının sebebi de bu. Çocuklar korkabilirler ve hakkımızda kötü şeyler yazabilirler. Daha kötüsü onlara saldırıp yaralayabilirler."

"Baba onlar kimseye saldırmaz. Onların kendilerinden başka kimseye zararı yok." dedi aynı ciddiyetle. Baykal da başını yavaşça yukarı aşağı salladı.

"Haklısın oğlum ama tedbir." dedi buruk bir gülümsemeyle ve ekledi. "Artık hastaları çıkarabiliriz."

Ecevit onaylayarak yerinden kalktı ve kapıdan çıktı. Baykal oğlu çıkar çıkmaz yerinden kalktı ve sıkıntılı bir şekilde kravatını gevşetti.

"Ah Ecevit her şeyi batıracaksın." dedi nefes vererek. O sırada Baykal çoktan tüm hemşirelere hastaları çıkarmasını söylemişti ve Lavin'i kontrol etmek için odasına çıktı. Hâlâ uyuyordu. Öncesinde kıza vurulan iğneler onu hırpalamıştı. Geçmesi uzun sürecekti. Diğer hastalarda da olup olmadığını bilmiyordu. Bu yüzden en kısa zamanda bir kan testi yapmayı planlıyordu. Düşünceleriyle ayağa kalktı ve dışarı çıkmak için kapıyı açtı. Karşısında gördüğü iki çocuk dalgınlığını alıp götürmüştü. Bunlar Hüma ve Tuğra'ydı.

"Ne yaptınız ona?" diye atıldı Hüma hemen.

"Bir şey yapmadım. Kendini iyi hissetmiyordu ben de dinlenmesi için ilaç verdim." dedi Ecevit kızı sakinleştirmeye çalışarak. Tuğra ise kollarını bağlamış adama dik dik bakıyordu.

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin