Bölüm 31: Yapboz

367 80 64
                                    

Korkularımız bizi öldürür mü yoksa yaşamamız için bir sebep midir? Ya da korkularımız bizi cesaretlendirir mi? Mesela düşük not almaktan korkan birini ders çalışmak için motive edebilir. Belki de böyle bakıldığında bazı korkularımız, korktuğumuz kadar korkutucu olmayabilir.

Lavin ve Tuğra ağacın altında oturuyorlardı. Yüzlerindeki ifadelere bakıldığında derin düşüncelere daldıkları belliydi. Yaşadıkları şey onlar için zordu. Belki de onu tanımıyorlardı ama çok kısa sürede olsa onunla bir bağ kurmuşlardı. Hem neden kuramasınlar ki? Aynı cephede, aynı amaç için savaşan askerler gibiydiler.

Tuğra gözlerini diktiği yeşil çimlerden kaldırıp yanındaki kıza baktı. Defteri ve kalemi elindeydi ama hiçbir şey yazmıyordu, yazamıyordu. O da aynı kendisi gibi gözlerini yere dikmişti. O zümrüt gibi parıldayan gözlerine şimdi bir hüzün çökmüştü.

"Bununla nasıl yaşayacağımı bilmiyorum." dedi Tuğra gözlerini tekrar yere indirirken. Lavin başını yavaşça oğlana çevirdi. O da aynı şekilde düşünüyordu. Canı yanıyordu.

"Ben de. İlk defa biri için bu kadar üzülüyorum. Bir yoldaşımızı kaybettik Tuğra." dedi kız üzgün bir ses tonuyla.

"Evet, o da bizim gibiydi." dedi ve sırtını daha da çok ağaca yasladı. Sonra aklına gelen fikirle kaşları çatıldı.

"Bu olay tekrar yaşanabilir." dedi. Lavin de başını yukarı aşağı salladı.

"Böyle bir şeyin tekrar yaşanmamasını sağlamamız gerek. Bir de o hastayı daha önce hiç görmemiştim. Sen gördün mü?" diye sordu merakla. Tuğra buraya ondan önce gelmişti belki o kim olduğunu bilebilirdi.

"Hayır. Ben de görmedim, uzun süredir orada olsa gerek." dedi ve ekledi. "Çok saçma değil mi? Bir hastanede biri ölüyor ve onu biz kurtarmaya çalışıyoruz. Buradaki doktorlar, hemşireler değil biz. "

"Haklısın." diyebildi sadece Lavin. Saçmaydı, mantıksızdı. Bir hastanede biri ölüyordu ve kimsenin haberi yoktu ya da vardı? Kim bilebilir? Onca olay olmuştu ama hiçbiri bu kadar ileriye gitmemişti. Bu kadar kötü olmamıştı. Bu kadar korkutucu ve zalimce olmamıştı.

Hastane ne içindi? Hastalıkların tedavi edilmesi için değil mi? Onlara acı çektirmek için, onları korkutmak ya da onların ölmesine izin vermek için değildi, değil mi?

İki çocuk oturmaya ve etrafa boş gözleriyle bakmaya devam ederken yanlarına diğer arkadaşları da geldi.

"Herkesi kontrol ettim ama hiç eksik yok." dedi Giray ağaca tırmanırken.

"Çok garip, eğer görmediğimiz biriyse ne zamandır orada?" diye sordu Almina.

Lavin ve Giray da bunun üzerine kafa yormuşlardı ama hiçbir sonuca ulaşamamışlardı.

"Çok uzun süredir." dedi Asel. Bütün gözler bir an da ona çevrilmişti. Herkes onun bir şeyler bildiğini düşünüyordu. Kız da tek tek arkadaşlarına bakıyordu.

"Bir şey mi biliyorsun?" diye akıllardaki tek soruyu sordu Almina.

"Hayır. Ben burada Giray kadar eski değilim. Aramızda en uzun süre burada kalan kişi o." dedi ciddiyetle. Asel, eskiye göre daha uzun cümleler kuruyordu ve arkadaşları onun için mutlu oluyordu. Lavin'in duyduğu kadarıyla buraya ilk geldiğinde aylarca hiç kimseyle konuşmamış. Oyuncak ayısı ona verildiği zaman kendini daha iyi hissetmiş ve birkaç arkadaş edinebilmiş.

"Biz ne yapacağız?" diye sordu Yağız korkuyla.

"Birbirimizi kollayacağız." dedi Lavin gözlerini yere sabitlerken. "Bu olay bizim ya da bir başkasının başına gelebilir. Bu yüzden birlikte olmamız gerek. Birbirimizi koruyacağız."

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin