Bölüm 61: Maske

78 21 1
                                    

Hayatta en basit şekilde nasıl korunuruz? Ya da bir insan başka bir insana kalıcı olarak en basit şekilde nasıl zarar verir? Bir çoğunun aklına gelen şey fiziksel saldırıdır ama bu kalıcı değildir. Eğer siz karşınızdaki kişinin içini -düşüncelerini, fikirlerini, inançlarını...- biliyorsanız ona unutulmayacak zihinsel yaralar açabilirsiniz. Örneğin, onun yürekten inandığı bir projesinin berbat ya da gerçekleşmeyeceğini söylerseniz o kişi ve siz fark etmeseniz de kalbine bir çentik atmış olursunuz.

Zamanla o insanlar fikirlerinin kötü ve yetersiz olduğuna inanmaya başlar. Gün geçtikçe de bu hayalinin gerçekleşmeyeceğine inanır. Ve belki de insanlığın kaderini değiştirebilecek bir düşünce yine henüz hiç doğamamışken yok olur. Peki bu kişiye zamanla ne olur?

Bu kişi artık hayatındaki renkleri akıtır ve toplumun büyük kesimi gibi gri rengiyle baş başa kalır. Bu karaktere dönüştüğünde de tıpkı ona yapıldığı gibi o da başkalarının fikirlerine saygı duymaz ve onları kötüler. Aslında üzüntü kötülüğü doğurur, kötüler de başkalarını üzer.

Bu durumdan haberdar olan diğer insanlar da kötü kişilerden korunmak için yüzlerine maske takarlar. Kimseye hayallerini, duygularını ve fikirlerini anlatamazlar. Harekete geçmek için de kendilerinde o gücü bulamazlar. Çünkü etrafında sürekli duydukları cızırtılı bir ses vardır.

"İnsanlar ne der?"

Maske takan bu kişiler kendilerini daha da korumak için etrafına duvarlar örer. Daha kalın duvarlar, daha sağlam duvarlar. Zaman geçtikçe duvarların arasında kalan bu kişi toplumdan uzaklaşır ve kendi güvenli alanında kimsenin bilmediği düşünceleriyle baş başa kalır. Yine bir düşünce doğamadan yok olur.

Ne kadar garip değil mi? Bize söylenen birkaç kelime hayatlarımızın geri kalanını nasıl da iyi ya da kötü şekilde değiştiriyor. Aslında biraz da bize katkı ya da zarar sağlayacak kişileri kendimiz seçiyoruz. Toplum olarak keskin çizgilerimizle...

Lavin, gözlerini karşısında korkuyla titreyen adama çevirdi. Bu kadar korkmasının sebebini o da çok iyi biliyordu. Baykal'ın yeni bir güne başlaması eski hayatını sıfırlaması demekti. Ve bu hastaların silineceği anlamına geliyordu.

"Plan yapıp harekete geçmek bizi çok yavaşlatır." dedi kız düşünceli bir ifadeyle. Berat karşısında  tüm olumsuz durumlara rağmen cesurca duran hastaya baktı. Şimdiye kadar o da Baykal gibi bir sürü plan yapmıştı. İyi ya da kötü sonuç almış olsalar bile hayatlarını riske atarak bunu denemeleri ona göre cesurluktu ya da toplumun anlayacağı şekilde delilik. Ancak adam bunu umursamıyordu, kabullenmek zor olsa da hayatında gördüğü en korkusuz insan oydu.

"Baykal'ın geleceği zamana kadar bir şeyler yapmalıyız." dedi gözlüklü adama doğru. Berat kafasını sağa sola sallayarak daldığı düşüncelerden kurtuldu. Kolundaki saate bakarak küçük bir hesaplama yaptı.

"Tamam şu an saat 9.00. Baykal her sabah saat 7.00'de burada oluyor. Yani tam olarak 22 saatimiz var." dedi kafası karışık bir şekilde. Lavin anladığını belirterek başını salladı.

"Çok az ama yeterli olmak zorunda. Şimdi beni aşağıya indirmen gerek." dedi ciddi bir şekilde. Adam onu anlamamış gibiydi. Gözlüğünü düzelterek aklında kalanları tekrar etti.

"Yani seni şimdi aşağıya indirmemi mi istiyorsun?" dedi şaşkınca. Şimdi kelimesini de ekstra vurgulamıştı.

"Evet." dedi Lavin. Berat kızın gözlerindeki kararlılığı gördüğünde itiraz etmedi. Daha doğrusu edemedi. Bu iş öyle ya da böyle bitmek zorundaydı. Başını hafifçe sallayarak elini cebine attı. Siyah renkli telefonunu çıkarıp rehberine girdi. Son görüşmelerine tıklayarak en üstteki numaraya dokundu. Çalma sesini duyduğunda telefonu kulağına doğru yaklaştırdı. O sırada Lavin'e bakmayı ihmal etmedi.

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin