Bölüm 67: Dönüşüm

43 6 0
                                    

Baykal arabasının kapısını kapattığında yavaş ama dikkatli adımlarla elleriyle kurduğu hastanesine doğru ilerledi. Her adımında geçmişe dönüyordu sanki, tüm süreç gözlerinin önünden geçiyordu. Buraya geldiği ilk zamanı çok net hatırlıyordu. Düz ve çorak bir alandan böylesine bir kale inşa edebileceğini hiç düşünmemişti. Tüm planları, tüm odaları, koridorları, bahçeyi ve diğer alanları tek tek kendisi hazırlamıştı. Kimsenin bilmediği hatta tahmin dahi edemeyeceği bölgeler oluşturmuştu. Çalıştığı kişiler hep tuhaf bakmıştı ona ama o sadece işine ve hayallerine odaklandı. Ömrünün büyük bir bölümünü buraya harcamıştı. Geçmişi bu denli net hatırlamak ona garip gelmişti. Tahmin edemeyeceği bir duyguya boğulmuştu. Uzun zamandır böylesine yoğun bir duygu hissetmemişti. En son ne zaman herhangi bir duyguyu hissetmişti ki zaten?

Yüzünün düştüğünü ve bedeninin ağırlaştığını fark ettiğinde kendini toparlayıp adımlarını hızlandırdı. Büyük kapıdan içeriye girdi. Normalde onu birileri karşılardı ancak garip bir sessizlik onu içine çekiyordu. Kapıyı kapattıktan sonra, bodrum katının girişine doğru ilerledi ve demir kapıdan içeriye girdi. Aydınlatmalar tam istediği gibi hazırlanmıştı. Bunları kendi için değil doktorlar ve diğer görevliler için yaptırtmıştı. Kendisinin böyle bir şeye ihtiyacı yoktu çünkü o zaten tüm yolları ezbere biliyordu. Karanlık onu korkutmuyordu çok uzun süredir oradaydı, alışmıştı. Hatta zamanla ona dönüşmüştü.

Adı gibi bildiği yolları geçtikten sonra doktorlarının olduğu bölüme geldi. Hepsi adamın geldiğini görünce korku dolu gözlerini ona doğru çevirdiler. Yaşlı adam kaşlarını çattı ve yakınında olan doktora döndü.

"Durum nedir?" diye sordu sert bir tonda. Genç doktor ürkek adımlarla birkaç adım attı ve başını arkadaşlarına doğru çevirdi. Baykal bu şüpheli davranıştan dolayı sinirlenmişti.

"Ne oluyor biri açıklasın!" diye bağırdı etrafındakilere doğru. Sonrasında koridordan esmer bir kadın çıkageldi. Daha önce Lavin'i zincirleyen kadındı bu.

"Durumlar çok kötü Baykal Bey. Hastaların birçoğu kaçtı ve dağıldılar. Biz de onları durdurmak için sizin planınızı uygulamaya karar verdik." dedi ve yakınındaki kirli masaya uzun kanlı bir bıçak bıraktı. Adam masaya doğru birkaç adım attı ve masadaki bıçağı dikkatle inceledi. Gözlerinin parladığını o odadaki herkes fark etmişti. Bıçağı eline aldı ve hafifçe gülümsedi.

"Demek o zaman sonunda geldi." dedi hırıltılı bir sesle.

➶➴➶➴➶➴Saat 07.20➶➴➶➴➶➴

Giray, Lavin ve Asel dikkatli bir şekilde karanlık koridorlarda ilerliyorlardı. Buraya geldiklerinden beri gün ışığını hiç görmemişlerdi. Dışarıda parlayan bir güneş vardı ancak onlar karanlığın tam ortasındaydılar ve tekrar güneşi görebileceklerinden emin değillerdi.

"Bu durum nasıl sonuçlanacak sence Lavin?" diye sordu Asel fısıldayarak. Lavin'in aklında dönen binlerce düşünceden biri tam olarak buydu. Nasıl sonuçlanacağını bilmiyordu, sadece biraz bile iyi olabilmesi için dua ediyordu. Buraya ilk geldiği zamanı hatırlıyordu. Buranın normal bir akıl hastanesi olduğunu düşünüyordu. Normal hastaların, doktorların ve müdürlerin olduğunu düşünüyordu. Sonrasında bu düşüncelerin bir yanılgıdan ibaret olduğunu kısa süre sonra ağır bir şekilde fark etmişti. Yaşadıkları basite indirgenebilecek şeyler değildi. Bunları birine anlatsaydı işte o zaman gerçekten gerçek bir akıl hastanesine kapatılabilir. Özellikle son yaşanan olaylardan sonra. Ellerinde kesici aletlerle doktorlardan kaçıyorlardı.

"İyi sonuçlanacak." dedi ciddiyetle. Öyle olması için her şeyini vermeye hazırdı. Şu an tam olarak nereye gittiklerini bilmiyordu. Giray hızlı bir harita oluşturmuştu ve onları çıkışa doğru götürmeyi planlıyordu. Sonrasında yolu öğrenip diğerlerinin yanına dönebilirlerdi. Onlar da bu sırada birbirlerini savunabilirlerdi. Odaklanmış bir şekilde yürürken bir an da duraksadı ve arkasındaki arkadaşlarına döndü.

"Şu sesi duyan var mı?" diye sordu. İki kız sessizlik içinde ortamı dinlemeye başladılar. Cızırtılı bir ses gitgide onlara doğru yaklaşıyordu. Kimse tam olarak ne olduğunu anlayamamıştı, birbirlerine şaşkınca bakıyorlardı. O an da uzun koridorun sonunda biri göründü. Elinde büyük bir testere ile Baykal'dan başkası değildi. Testerenin ipini çekerek çalıştırıyor ve ortamı kulak tırmalatan bir sesle inletiyordu.

"Yok artık." dedi Giray büyük bir şaşkınlıkla. Baykal onlara doğru yürümeye başladığında, üç genç tüm güçleriyle arkaya doğru koşmaya başladılar. Ellerine aldıkları sivri aletlerin işlerine yaramayacağını anlamışlardı.

"Ayrılmalıyız." dedi Lavin ve vakit kaybetmeden hepsi farklı yollara dağıldılar. Baykal, hepsini aynı anda yakalamak istemişti ama kaçmaları onun işini zorlaştırmıştı. Yaşlı adam orta koridordan giden sarışın kızın peşine takılmıştı. Giray ve Asel adamın peşlerinden gelmediğini fark ettiklerinde oldukları yerde durdular ancak ikisi de tam olarak nerede olduklarını bilmiyordu. Bodrum katı üst katlardan çok farklıydı. Adeta madalyonun karanlık tarafıydı. Yukarıdaki gibi aydınlık ve açık değildi, karanlık ve kapalıydı. Belli bir düzeni yoktu, her şey farklı zamanlarda farklı şekilde rastgele inşa edilmişti. Bu yüzden koridorlar belli aralıklarda ve yönlerde ilerlemiyordu. Yani haritayı ne kadar ezberleseniz de nerede olduğunuzu tam olarak kestiremiyor ve karanlığın sizi yutmasına engel olamıyorsunuz.

Lavin, arkasından gelen sesin giderek yükseldiğini fark ettiğinde adımlarını daha da hızlandırdı. Nereye gittiğini ve ne yapacağını bilmiyordu. Kendini ona karşı savunamazdı, işlerin bu kadar ileriye gideceğini de tahmin etmemişti. Dar koridorun sonundaki geniş odaya daldı. Burası da daha önce gördüğü odalar gibiydi. Fazlasıyla kirli, kurumuş kan lekeleriyle dolu bir odaydı. Yerdeki zincir parçalarını fark ettiğinde hemen eğildi ve toplamaya başladı.

O sırada Baykal içeriye girip öfkeden kızarmış gözleriyle kıza baktı. Lavin de aynı şekilde adama bakıyordu. Birbirlerini kişisel olarak tanımıyorlardı. Hayat onları karşılaştırdığı zamandan beri düşmandılar. Farklı amaçlar için uğraşan iki zıt insan. Kimin üstün olduğu, kimin güçlü olduğu net değildi.

İki düşman. Kader onları farklı şekilde bir araya getirseydi nasıl olurdu? Dost olma şansları var mıydı yoksa nasıl olursa olsun hep düşman olarak mı kalacaklardı? Birbirlerini anlamayı denememişlerdi. Bir filmin iyi ve kötü kahramanları gibiydiler. Belki de sadece öyle görünüyordu ancak gerçek hayat bundan biraz farklıydı. Çünkü iyi ya da kötü tüm kahramanların bulundukları konuma dönüşmelerine sebep olan yaralar vardır.

Genç kız yerden doğruldu ve kapı girişinde onu öldürmek için bekleyen adama baktı. Yeşil gözleri öfkeliydi ancak derinlerde korku açık bir şekilde görülüyordu. Küçülmüş göz bebeklerini düşmanından ayıramıyordu. Bu korku ölüm korkusu değildi, başarısız olma korkusuydu. Şimdiye kadar yaptıkları, uğraşları, çabaları gözünün önüne gelmiş. O ve arkadaşları bugüne kadar çok ilerleme katetmişti. Hayatı toz pembeyken, simsiyah bir geleceği olacağını tahmin etmemişti. Başarılı, çalışkan, parlak bir geleceğe sahip olacağına kesin gözle bakılan genç ve güzel bir kızdan; kanında yasaklı madde bulunan, akıl sağlığının yerinde olmadığına dair onaylı belgeleri olan, her yeri yara içinde acınası birine dönüşmüştü. Daha doğrusu dönüştürülmüştü ve bu onun kalbini her geçen gün daha da acıtıyordu. 

Dahiler HastanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin