| III |

3.3K 420 766
                                    

Saraya geri dönüşünün dördüncü sabahında Louis hiç değilse biraz dinlenebileceğini umuyordu ama akşam üstü pencereden dışarıyı izlerken Kral Harry'yi bahçede görmüş ve odasından dışarıya fırlamıştı. Akşam yemeğinden sonraki iki gün onu hiçbir yerde görememişti, şimdi fırsatını bulmuşken kullanması gerekiyordu.

Bir ağaca yaslanıp onu izledi. Kral yine simsiyah kıyafetler içindeydi. Louis onun neyin yasını tuttuğunu merak etti. Oku yaya yerleştirmesi ve tam olarak hedefe atmasına bakılırsa bu konuda gerçekten çok iyiydi. Ayrıca beyaz parmaklarına gümüş ok çok yakışıyordu.

Kral Harry başka bir oku daha sadaktan çıkardı, yaya yerleştirdi. Louis kralın rüzgarla dalgalanan kıvırcık saçlarına ve oku tutan narin parmaklarına o kadar odaklanmıştı ki, arkasından gelip de sırtına vuran arkadaşı Antonio'yu fark etmedi bile.

"İsa aşkına!" dedi sinirle ona dönerken. "Korkuttun beni, aptal!"

"Hoş geldin Louis, yüzüne hasret kaldık! İnsan yanımıza uğrar, şövalye karşılamasından sonra yok oldun."

"Yol yorgunluğunu anca atlatıyorum."

"Gelsene, şövalye odasında ufak bir eğlence var. Kendi aramızda bir şeyler yapıyoruz. Sen de gel."

Louis burada kalıp Kral Harry'nin ok talimini izlemek istiyordu fakat başını tekrar ona çevirdiğinde kralın saraya doğru yürümekte olduğunu fark etti. Artık bahçede kalmasının bir anlamı olmadığına karar vererek kolunu Antonio'nun omzuna attı ve şövalye odasına ilerledi.

Şövalye odası, aynı zamanda kılıç kalkan odası olarak da adlandırılan daire, sarayın bahçesinden direkt açılan bir kapının ardındaydı. Saraydaki şövalyelerin kendilerine bir görev verilene kadar sohbetler ettikleri, devlet meselelerini tartıştıkları, askeri yargılama işlerini yaptığı yerdi. Bazen de böyle küçük eğlenceler yapılırdı.

"İyi akşamlar." dedi Louis içeri girdiğinde. Şövalyelerin büyük bir çoğunluğu onu görünce ellerindeki bakır kadehleri havaya kaldırdılar, selam verdiler. Louis de onları başıyla selamladı ve Antonio'nun kendisini çektirdiği masaya ilerledi.

"Kemancımız da geldi. Merhaba, ince kalpli Louis." Şövalyelerden Juan ona laf attığında Louis yürümeyi bıraktı. "Merhaba, Juan. Yolumu mu gözledin?"

"Evet. Wellington'da at pisliği temizlemişsin diye duydum."

"Sen de burada sinek avlamışsın. Kral Alexander neden sana görev vermiyor hiç bilmiyorum... Oysa ki tam da ufak tefek işlerin adamısın."

Louis onun cevap vermesine fırsat bırakmadan birkaç adım ötedeki masaya oturdu. Antonio dışında dört şövalye daha o masada oturuyordu. "İyi eğlenceler herkese."

"Hey, Louis, hoş geldin."

"Teşekkürler." Louis eline bir kadeh şarap aldı. "Neyi kutluyoruz?" diye sordu.

"Senin dönüşünü." Antonio alayla gülerken Louis içinin burkulduğunu hissetti. Prenses Catherine evlendiriliyordu, bu gerçeği ona nasıl söyleyebilirdi? Sevgilini bir kralla evlendirecekler diyemezdi ki...

Aklına gelen bir konuyu dile getirerek "Kral Harry ile tanıştım." dedi. "Davet etsek o da bizimle eğlenceye katılmaz mı?"

Arkadaşı John "Hayır." diye cevap verdi. "Hiçbir zaman eğlencelere katılmaz. Geldiğinden beri her gün odasına kapatır kendini. Arada ok atmak için veya muhafızlarla kılıç talimi yapmak için dışarı çıkar sadece."

Louis elindeki şaraptan büyük bir yudum alıp "Neden böyle?" dediğinde John'un yerine Marcus cevap verdi. "Kral Alexander ile evliliği sadece siyasi bir evlilik. Bunu herkes biliyor. Birbirlerini zerre sevmiyorlar. Kral Harry de bu saraya geldiğinden beri sonsuz bir buhran ve keder içinde."

KNIGHT'S SECRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin