| XIV |

3K 353 1.2K
                                    

Kapı çalmadan önce Louis ellerini arkasında birleştirmiş bir sağa bir sola yürüyordu. Aklı düşüncelerle doluydu. Birkaç saat sonra Antonio ile yola çıkmaları gerekiyordu, Ölüm Kalesi'ne gideceklerdi. Hazırlıklar tamamlanmıştı, kralın mührünü taşıyan görev belgesi Antonio'daydı. Kaleye komutan olarak gideceklerdi ama bu önemli değildi, oraya kral olarak bile gitseler o savaşın onları öldüreceği belliydi.

Derin bir nefes alıp kapıyı açmasıyla, içeriye giren Harry'nin onun boynuna atlaması bir oldu. Bu beraber geçirecekleri son gündü, o yüzden her şeye rağmen saraydan çıkıp ormandaki eve gelmeye karar vermişlerdi. Harry Louis ile birlikteyken duygularını belli etmekten çekinmezdi, yine gizleme ihtiyacı duymadı. Burnunu onun boynuna bastırıp sessizce ağlamaya başladı.

Şövalyesi onun sessiz ağlayışını fark ederek geri çekilip yüzüne baktı. Gözyaşlarını eliyle sildikten sonra göz kapaklarını öptü. "Söz veriyorum." dedi, "Geri döneceğim."

Harry "Biliyorum." dedi ağlamaklı ses tonuyla. Ama aslında buna olan inancı sıfırdı. Sarayda herkes Louis ve Antonio'nun ölüm görevine gideceklerini konuşuyordu. Şimdiden ikisine yürüyen tabut gözüyle bakmaya başlamışlardı bile. Zira o kaleye gidip de dönen çok kişi olmuyordu. 

Louis bir elini Harry'nin sırtına, diğer elini başına koydu ve onu tekrar kendine çekti. "Sen nefes aldığın sürece ben de nefes alırım." dedi başını okşarken. "Seni yalnız bırakmam ki ben." 

"Söz mü?"

"Söz."

Normalde bir göreve ya da savaşa giderken ölümü de göze alarak giderdi ama şimdi geride bıraktığı biri vardı. Gerçekten değer verdiği ve asla yalnız bırakmak istemediği biri... Üstelik onu Kral Alexander ile kötü kaderine asla teslim etmezdi, hem kendisini hem de onu kurtarmadan ölemezdi.

"Louis, gitmesen? Kaçsan olmaz mı? Göreve gidiyor gibi gidin ve kaçın, olmaz mı?"

"Olmaz, kaçarsam buraya geri dönemem."

Harry geri çekildi, koluyla gözlerini silerken "Dönme." dedi. Yutkunamıyordu bile. "Ben en azından güvende olduğunu bilirim."

"Böyle bir ihtimal yok." dedi Louis kesin bir sesle. "Kaçıp senden uzağa gideceğime inanıyorsan beni hiç tanımamışsın demektir. Kral Alexander isterse beni dünyanın öbür ucuna göndersin, ben yine de sana geri döneceğim."

Harry ona bir kez daha sarılarak karşılık verdi. Kokusunu içine çekebilmek için derin nefesler aldı, ensesindeki saçları okşadı. "Ben de masallardaki gibi şövalyesini bekleyen kral oldum yani, öyle mi?"

Louis onun benzetmesine güldü, hafifçe yanağını öperek geriye adımladı ve ellerini tuttu. Merdivenlerden yukarıya çıkarırken"İtirazınız mı var majesteleri?" diye sordu.

"Var tabi ki Louis, şövalyemin yanımda kalmasını istiyorum." dedi Harry. Sonra aklına gelen fikirle tek kaşını kaldırdı. "Ben kral değil miyim? İstesem bu görevi iptal edemez miyim?"

"Edersin ama etmeyeceksin." Yatak odasına geldiklerinde Louis ellerini onun omuzlarına koyarak yatağa oturttu. "Bunu yaparsan, Kral Alexander'ı daha çok şüphelendiririz. Şu anda sadece seni iktidar ortağı olarak gördüğü için Antonio ve beni uzaklaştırıyor. Sen yalnız kal istiyor. Görevi iptal edersen aramızda bundan daha öte bir şeyler olduğunu belli ederiz."

Aklına gelen her bir fikir bertaraf edildiği için Harry istemsizce surat asmaya başladı. Fransa prensiydi ama kendisini mahzenlerden çıkarmaya bile gücü yetmemişti. Britanya kralıydı ama şövalyesini bile yanında tutamıyordu.

KNIGHT'S SECRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin