| XIII |

3.1K 348 1.7K
                                    

Louis Harry'nin kapısına geldiğinde öğlen olmuştu. Muhafızlara iyi günler dileyip "Kral Harry'ye bir bilgi vermem gerekiyor." dedi. Kral tarafından "Sir Louis gelirse bana sormadan içeri gönderin." emrini alan muhafızlar şövalyeyi selamladı, odanın kapısını açtı. 

Masasının başında oturmuş gümüş oklarını parlatmakla meşgul olan Harry onun geldiğini görünce gülümsedi. Louis onu rahatsız edecek haberi vermeyi hiç istemese de, kapıyı kapatmayıp muhafızların da göreceği şekilde reverans yaptı. "Majesteleri, bağışlayın, rahatsız ediyorum. Kral Alexander geri döndü, bahçede."

"Ciddi misin?" Harry sanki sevdiği herkes aynı anda ölmüş gibi mutsuz bir yüz ifadesine büründü. Onun özgürlüğü de buraya kadardı işte.

"Evet, efendim, karşılama için sizi bekliyoruz."

"Peki." Kral elindekileri bıraktı, ayağa kalktı. Kıyafet değiştirmeye gerek duymadı, zaten siyahtan başka bir şey giydiği yoktu. Yüzündeki rahatsız ifadeyi saklamaya gerek duymadan kapıya yöneldi. Louis onu durdurdu, göz ucuyla muhafızları kontrol etti. İkisinin de arkasının dönük olduğunu görünce içeriye girdi, kapıyı kapattı. 

"Harry, yapma böyle." Onun dolabının önüne geçti ve siyah kürkünü çıkardı. "Sadece kendini üzmemeni istiyorum o kadar, üstelik hava soğuk öylece çıkamazsın." 

"Seninle yalnız kalabilmek istiyorum."  İkisi için masal gibi geçen bir ayın sonu gelmişti. Artık eskisi kadar çok birlikte olmaları mümkün değildi.

"Elimizden geleni yaparız, sıkma canını."

Louis ona kürkünü giydirip yanağını öptü. Yüzünde ufacık da olsa bir tebessüme sebep olmayı başarmıştı, bunun rahatlığıyla kapıyı açtı ve eğilerek selam verdi. Harry onun yanından geçip giderken o da arkasından takip etti.

Koridorda, merdivenlerde ya da bahçede hiç konuşmadılar. Dışarıda karşılama töreni hazırdı zaten. Kral Alexander ve birlikte Venedik'e gittiği adamları atın üstünde duruyorlardı. Louis selam durmuş beklemekte olan diğer şövalyelerin yanına giderken Kral Harry de Prenses Catherine'in yanına geçti.

Bir de bu adamı karşılamak zorunda kalıyorlardı.

Kral Alexander atından indi, tüm şövalyelerinin karşısına geçti. Her kral karşılamasında olduğu gibi şövalyeler aynı anda doğruldular. Başlarını dimdik bir şekilde kaldırıp "Kralımız çok yaşa!" diye bağırdılar. Bu karşılama aslında savaş dönüşlerinde yapılırdı ama Louis Kral Alexander'ın asla savaşa gitmeyeceğinden emindi.

Kral Alexander yüzünde yarım bir gülümsemeyle onların önünden geçti ve kendisine nefretle bakan iki kişinin, eşi Harry ile kardeşi Catherine'in yanına geldi. Kısık sesle "Şu prosedürü uygulayın da sorun çıkmasın." diyerek gelir gelmezki ilk tehdidini savurdu. Prenses Catherine gülümsemeye bile ihtiyaç duymadan ona sarıldı. Sonra aynı saçmalığı Kral Harry de tekrarladı.

Kral Alexander bir kolunun altına eşini, diğer kolunun altına kız kardeşini alıp saraya doğru yürüdü. O sırada Louis her ne kadar gerçeği bilse de bir an Kral Alexander'ı kıskandığını hissetti. Kral, Louis'nin dokunurken bin kere titrediği adamla evliydi. Bu evlilik ne kadar sahte olursa olsun, onlar birbirlerinden ne kadar nefret ederse etsin, evlilerdi işte. Ve Louis asla ama asla bu kadar şanslı olamayacaktı.

Kraliyet ailesi gözden kaybolunca şövalyeler de dağıldı. Geriye sadece Antonio ve Louis kaldı. 

"Kral gelene kadar her şey kolaydı, şimdi ne yapacağız?" diye sordu Antonio. Louis bu soruyla umutsuz düşüncelerinden arındı. "Ne olursa olsun bir yolunu bulup devam etmeliyiz." 

KNIGHT'S SECRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin