Bir süredir sessiz olan odadan Kral Harry'nin "Yalan söylüyorsun!" diye bağırdığını duyan muhafızlar dikkatlerini o yöne çevirdiler. Şövalye Louis dakikalardır içerideydi, yaveri Pedro ise muhafızlarla beraber kapının dışındaydı.
Pedro içeriden gelen sesi duyunca refleksel olarak odaya girecek gibi oldu ama son anda kendini durdurdu. Şövalyenin "Beni biraz dinleyin, majesteleri." dediği zar zor duyulmuş, Kral Harry'nin ise ona "Dinlemeyeceğim, defol. Bir daha etrafta görmeyeyim seni!" diye karşılık verdiğini kattaki herkes duymuştu.
Odanın kapısı açıldı, Louis dışarıya çıktı. Siniri gözlerinden taşıyordu, onu gören Pedro "Sorun ne, Sir Louis?" diye sordu. Bu sırada muhafızlar Kral Harry'nin kapısını tekrar kapatmışlardı.
"Zindandaki adamı öldürdüğüm için-" dedi Louis sinirle. Gözlerini muhafızlara çevirdi, onların da orada olduğunu yeni fark etmiş gibi "Odama gidelim, Pedro." dedi.
"Peki, efendim."
Louis ve Pedro koridordaki herkesin meraklı bakışlarının arasında merdivenlerden aşağı inerken Kral Harry kapısını açtı, muhafızlarına "Bir daha Sir Louis bu kapıdan içeri girmeyecek." dedi öfkeyle. "Onu içeriye alanı atarım saraydan. Sir Zayn'i de zindandan çıkarttırın."
"Emredersiniz, majesteleri." İki muhafız da eğilerek kralı selamladı. Kral Harry "Bugün rahatsız edilmek istemiyorum, soran herkese dinlendiğimi söyleyin." diyerek tekrar kapıyı kapattı.
Katın temizliğini yapan hizmetçiler ve kapıdaki muhafızlar birkaç saniye bakıştı. Muhafız Isaac bu sırada yanındaki arkadaşına döndü, "Benim tuvalete gitmem gerek." dedi. "Birkaç dakika beni idare eder misin?"
"Ederim tabi, git sen."
Isaac arkadaşına teşekkür edip kapının önünden ayrıldı. Önce merdivenlere doğru gidiyor gibi yaptı, sonra kimsenin bakmadığından emin olunca adımlarını Kral Alexander'ın odasına çevirdi. Merdivenlerin alt tarafında saklanmış onu izliyor olan Louis ve Pedro ise birbirlerine baktılar. Tam da tahmin ettikleri gibi, muhbir Isaac olayı efendisine yetiştirmeye gidiyordu.
Onu izlemeyi bırakıp şövalye odalarının olduğu kata geçtiler. Louis'nin odasının kapısını açtılar, içeriye girdiler ve hemen kapıyı kilitlediler. Louis kendini yatağına attı, Pedro ise onun başında ayakta durdu.. "Güzel oynadınız, efendim."
"Sence kavgamız yeterince inandırıcı mıydı?"
"Isaac inanmasa hemen kralına koşmazdı, efendim. Zaten önemli olan Kral Alexander'ın inanması."
"Kral Henry olsa asla böyle numaraları yemezdi. Hatta herhangi bir kral bu numaraya hemen inanmazdı." dedi Louis. "Ama Alexander bu dünyaya gelmiş en aptal kral."
Pedro "Oysaki prensken onu siz yetiştirmiştiniz..." dedi imayla. Louis onun şaka yaptığını bilerek başının altındaki yastıkla yaverine vurdu. "Seni de ben yetiştirdim, terbiyesiz!"
"Eh, ben de çok akıllı olduğumu iddia etmiyorum zaten efendim."
"Bana bak." dedi Louis ona bir kere daha vururken. Bu sırada ikisi de gülüyordu. "Hemen susmazsan kendini idam sehpasında bulursun."
Pedro gülmeyi kesmeye çalışırken "Aşıklar zamanla birbirine benzermiş." deyip iç çekti ve odasına doğru yürüdü. "Kral Harry'nin tehdidini kullanmaya başlamışsınız bile."
Louis elindeki yastığı ona fırlatırken "Bence sus." diye seslendi. Sonra duraksadı, tek kaşını kaldırdı. Sahiden, Harry'ye benzemeye başlıyordu.
Bu sırada Kral Alexander'ın odasına girmiş olan Isaac eğilmiş bir vaziyette "Size önemli bir haber getirdim, majesteleri." dedi. "Akşama kadar bekleyemedim, bağışlayın, hemen söylemek istedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KNIGHT'S SECRET
FanfictionHer şövalyenin bir sırrı vardır. Ama Louis'nin sırrı diğerlerine kıyasla fazla büyük.