| XVII |

2.7K 372 1.1K
                                    

Double update, önceki bölümü okumayı ve oylamayı unutmayın

Zayn kısa yolculuktan sonra atını bir ağaca bağladı. Başlığını atın yanına koydu, buluşma noktası olarak sözleştikleri yere doğru yürüdü ama Antonio'nun tek başına oturduğunu gördü. "Louis nerde?" 

Antonio ona ilerideki bir dükkanı işaret etti. "Gezmek istediğini söyledi. Gel otur istersen." Zayn'in gözleri etrafta gezindi. "Yok, birazdan Louis ile beraber gelirim." dedi. Sonra hızlı hızlı yürümeye başladı.

Kaledeki iki aylık görevleri sonunda bitmişti. Zayn ve Louis iyiydi, ama Antonio savaşta bir kolunu kaybetmişti. Artık şövalye olarak da görev yapamayacaktı. Tahminen elçilik veya kontluk gibi bir göreve tayin edilirdi.

Geri dönüyorlardı. Yolun çok büyük bir kısmını bitirmişlerdi. O gece bir handa konaklamışlardı ve az sonra tekrar yola çıkacaklardı. Akşama doğru Britanya'da olurlardı.

Derme çatma dükkandan içeri girdiğinde Louis sanki gelmesini bekliyormuş gibi ona döndü. İki farklı yüzüğü arkadaşına gösterdi. "Hangisi daha güzel sence?" 

Zayn ne olduğunu bile anlayamadan yüzüklere baktı. "Bunlar aynı." dediğinde Louis ona ters ters baktı. "Ne demek aynı? Baksana, soldaki daha ince."

"O zaman kalın olan daha güzel. Niye soruyorsun?" Louis ona cevap vermeden satıcı adama döndü. "Biri mavi, diğeri yeşil olacak. Yazıları dış kısma yazın lütfen." 

Adam başını sallayarak "Hemen hazır edeceğim." diye cevap verdi. Louis ona teşekkür etti, şövalye arkadaşını kolundan tutup dışarı çıkardı.

Zayn Louis ile birlikte dükkandan çıkıp az önce Antonio'nun oturduğu yere döndüğünde, Antonio orada değildi. Muhtemelen etrafta geziniyordu. 

İkisi taburelere oturdu, mekanın sahibinden birer şişe mısır içkisi istedi. Louis "Antonio için üzülüyorum." dedi. Hayatı birkaç ay içinde mahvolmuştu. Hem sevdiği kadın başkasıyla evlenecekti, hem de kolunu kaybetmişti. 

"Yüzükler neden?" diye sordu Zayn. "Sevgiline mi hediye edeceksin?"

Louis güldü. "Ben ne diyorum, sen ne diyorsun?" 

Zayn gözlerini ona dikti. Kendi sorusuna cevap bekledi. Şu adam her kimse, Louis'yi kendisine bağlamış gibiydi. Louis sürekli ondan bahsediyordu. Tabi hala kim olduğunu söylemiyordu.

Ama savaş sırasında birkaç kez saray ulağı tarafından mektup gelmişti. Ve Louis o mektupları aşkla okuduğuna göre, sevgilisi de saraydan olmalıydı.

"Evet." dedi Louis. "Neden bu konuya bu kadar kafayı taktın?" 

"Çünkü adam evliymiş. Başını belaya sokacaksın. Ve bir de sanki hayatının aşkını bulmuş gibi davranıyorsun. Bu da beni sinirlendiriyor."

Louis "Evli, başım belada. Umrumda değil çünkü zaten hayatımın aşkını buldum. Yani bunu kabullensen iyi olur güzel arkadaşım." dedi. Zayn "Bari kim olduğunu söyle. Merak ediyorum be adam! Yakışıklı mı?" diye sorunca Louis yine güldü.

"Bir görsen, hayatımdaki en harika şey o. Güzel gözlüm benim. Çok özledim, yemin ederim. Sabredemiyorum." dedi daha da meraklandırmak için. Zayn'in bu haliyle çok eğleniyordu. Muhtemelen arkadaşı bir gün öğrenecekti ama şimdilik Louis gidebildiği yere kadar gizli gidecekti.

Zayn "Ben seni bıraktığımda böyle değildin sen." diye söylendi. "Ne zaman oldu bu?" 

Louis ona baygın bakışlarını yolladı. Eğleniyordu tamam ama sorguya çekilmekten de hoşlanmazdı. "Ben Wellington'dan döndükten sonra. Çok değil yani, biz savaşa gelmeden birkaç ay önce." 

KNIGHT'S SECRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin