| XXVII |

2.2K 334 1.4K
                                    

Isaac gördüğü şeyin şaşkınlığını üstünden atmayı başardığı anda koşa koşa merdivenlerden indi. Heyecandan tökezlese de düşmemişti, etrafa tutunarak ikişer ikişer iniyordu. Kendini hızla bahçeye attı ve masaya doğru koştu.

Kralın önüne gelir gelmez duraksamayı başardı ve alelacele bir şekilde eğilerek selam verdi. "Majesteleri, size bir şey söylemem lazım."

"Şimdi keyifliyim, sonra söyle."

"Çok önemli, majesteleri. Çok acil!"

Alexander ofladı, elindeki tavuk butunu tabağa bırakıp ayağa kalktı ve elini de üzerindeki pelerine sildi. "Gel, söyle ne diyeceksen."

İkisi birlikte şövalyelerin olduğu masadan biraz uzağa geçtiler. Kimse kralın kalktığını bile fark etmemişti. "Kral Harry odasına gitti." dedi Isaac, başını öne eğmişti.

"Önemli dediğin şey bu muydu? Yemeğimi böldün, bir hafta cezalısın."

"Hayır, efendim. Kral Harry'yi, Sir Louis ile birlikte odasına girerken gördüm. Onlar, şeydi..."

"Neydi?"

"Şey... El ele tutuşuyorlardı ve-"

Isaac ona öpüştüklerini gördüğünü söyleyemese de, Alexander onun söylemeye çalıştığı şeyi anladı ve adımlarını saraya yönlendirdi. Kralın gittiğini gören iki muhafızı da arkasından onu takip etmeye başlamışlardı. Isaac ise en arkadaydı, ama onlarla gidiyordu çünkü olacakları merak ediyordu.

Alexander her attığı adımda yer sallanıyormuş gibi hissediyordu, yere sertçe basıyordu. Aslında çok da uzak olmayan sarayın kapısından içeri girene kadar yıllar geçmiş gibiydi çünkü aynı anda hem şoka girmişti, hem de öfke patlaması yaşıyordu.

Aslında o kadar da şaşırmaması lazımdı. Düşünüyordu da, Harry'yi konuşturmaya çalışan yüzlerce insana rağmen bunu başarabilen tek kişi Louis'ydi. Harry onunlayken hep keyifli görünüyordu, yemekte Louis de varsa daha iştahla yiyordu, eğlenceye Louis de katıldıysa daha çok gülüyordu.

Catherine'in gidişine kadarki sürede, ikisi hep dip dibeydi. Bahçede beraber yürüyorlardı, ok veya kılıç talimini beraber yapıyorlardı, yemeklerde birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Aralarındaki muhabbet iki arkadaş arasındaki muhabbet gibi görünüyordu aslında. Ama Harry'nin bir kral olduğunu, kimseyle konuşmayan ve İngilizlerden nefret eden biri olduğunu düşününce, onun Louis'ye olan tavrının arkadaşçadan fazla olduğunu anlamak pek de zor değildi.

Merdivenlerden yukarıya hızla çıktı. En üst kata ulaşır ulaşmaz Harry'nin odasının önüne geçti, kapıyı tekmelercesine bir şekilde açtı ve içeriye daldı. Arkasından gelen muhafızları giremesin diye de kapıyı geri kapattı. "Aranızda ne var?"

Louis ve Harry masanın önündelerdi, Harry ona Latince metni gösteriyordu. Alexander'ın geldiğini görünce, Louis geriye çekildi. Harry ise ayağa kalktı, Alexander'ın karşısına geçti. "Odama böyle giremezsin."

"Sence umrumda mı? Aranızda ne var diye sordum, cevap ver yoksa öldürürüm ikinizi de."

"Umm, aşk?" dedi Harry dalga geçer gibi. "Sevgi, tutku, hoşlantı... Hangisini kullanmak istersen."

Alexander "Dalga geçecek durumda olduğunuzu mu sanıyorsun?" diye bağırdı, bir de yüzsüzce kabul ediyor olmasına sinirlenmişti. "Çekeceğiniz cezayı izlerken ben de çok eğleneceğim. Seni öldürebilmek için can atıyordum, Harry, ama baban yüzünden direkt öldüremiyordum. Sanıyorum ki, baban senin ihanet üzerine idam edildiğini öğrenince bana hak verecektir."

"Bence anlaşabiliriz. Sana iki küp altın veririz, karşılığında bize hiç karışmazsın ve biz de senden uzak dururuz. İstediğimiz tek şey, özgür olabilmek. "

KNIGHT'S SECRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin