Siyah ve kahverengi iki at ormanın derinliklerinden saraya doğru ilerlerken güneş tam tepedeydi. Harry zaten önceki gün saraya hiç dönmeyip Louis ile vakit geçirmişti, o gün de öğlene kadar ortalıkta görünmemesi sorun teşkil edebilirdi. Pedro'nun sorun oluşmasını engellediğinden eminlerdi ama bir an önce saraya geri dönmenin de gerekli olduğunu biliyorlardı.
Hafif ezen rüzgarda yaptıkları yolculuğun sonunda, iki at da sarayın bahçesinin biraz ötesinde durdu. At sürmeyi eskisinden daha iyi öğrenen Harry, Siyah İnci'yi Louis'nin bindiği ata iyice yaklaştırıp başlığının yüz siperliğini açtı. "Beni Alexander'la çok yalnız bırakmayın, hemen arkamdan saraya gelin, tamam mı?"
"Seni o deliyle yalnız bırakmayı istiyor muyum sence? Antonio gelir gelmez saraya gireceğiz."
Bu her ne kadar siyasi bir evlilik olsa da, Louis her saniye onu Alexander'dan kıskanıyordu. Gerçi o Harry'i muhafızlarından da kıskanıyordu, hizmetkarlarından da, odasının penceresine konan kuşlardan da...
"Tamam, içeride görüşürüz." Harry iyice öne uzanıp onun dudaklarına ufak bir öpücük bıraktı ve siperliği tekrar yüzüne taktı. Kimsenin kendisini tanımayacağından emin olunca atın dizginlerini tutup sarayın giriş kapısına yöneldi. O önden gitmek zorundaydı. İçeri birlikte giremezlerdi.
Louis sırtındaki sadaktan bir ok çıkarttı, yaya yerleştirdi ve Harry'nin olduğu yere doğru nişan aldı. Harry sağlıklı bir şekilde saraya girene kadar, başına bir şey gelmemesi için etrafı kolaçan edecekti. Sabahın erken saatlerinde birlikte ormanda at sürmüşlerdi, bu sırada Harry'nin başında başlığı yoktu. Saçları rüzgarın etkisiyle savrulurken ve yüzünde keyif dolu bir tebessüm varken çok güzel görünüyordu. Louis onun arkasından bakarken yine güzel saçlarını gördüğünü hayal etti. Onunla böyle gizli saklı görüşmek zorunda kalmak çok zoruna gidiyordu.
"Hey Louis!" diye bir ses gelince arkasına dönmek istedi ama yine de gözlerini Harry'den ayırmadı. Zaten sesin sahibini tanıyordu.
"Selam Antonio."
Sarışın şövalye atıyla birlikte onun yanına geçti, Louis'nin baktığı yere baktı. Üzerinde şövalye kıyafetleriyle atın üstünde saraya doğru giden adamı görünce sırıttı. "Cidden bu adamın kim olduğunu merak etmeye başladım." dedi gülerek. "Dün onunla baş başa kalabilmek için beni teyzemin evine yolladın. Şimdi de, onu korumak için tetikte bekliyorsun."
Louis "Teyzen nasıl?" diye sordu konuyu değiştirerek. Bu Antonio'yu daha çok güldürdü. "Tamam, anladım. Gizli aşk diyorsun. Eğer gerçekten umurundaysa teyzem gayet iyi."
Louis konuşmayı sürdürmedi. Bu sırada Harry muhafızların arasından geçerek güvenli bölgeye girdi, şövalyesi onu korumak için hazırda tuttuğu oku ve yayı indirdi. "İyi." dedi. "Şimdi kralın huzuruna çıkma zamanı."
İki şövalye saraya doğru ilerlerken Harry çoktan içeri girmiş odasına yürüyordu. Fakat o en üst kata çıkamadan Pedro onun karşısına çıktı ve dikkatle yüzüne baktı. "Majesteleri," dedi kısık bir sesle. Kafasında başlık olsa bile onu tanıyabilirdi, ne de olsa son üç ay boyunca birliktelerdi. "Kıyafetlerinizi Sir Louis'nin odasına götürdüm. Orada giyinmeniz daha güvenli. Çünkü her hareketinizi Kral Alexander'a bildiren biri olduğunu düşünüyorum."
Harry sesi duyulmasın diye hiç konuşmadan sadece eliyle iki kez onun omzuna vurarak teşekkür etti. Adımlarını şövalyesinin odasına çevirdi. Arkasından Pedro da odaya girdi ve kapıyı kapattı. Harry başındaki ağır demir başlığı kafasından çıkarıp yatağa bıraktığında derin bir nefes aldı. "Bu zırhlar çok boğucu..." diye söylendi. "Sarayda olmadığımı fark eden oldu mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KNIGHT'S SECRET
FanfictionHer şövalyenin bir sırrı vardır. Ama Louis'nin sırrı diğerlerine kıyasla fazla büyük.