Geldik kitabı kurguladığım asıl noktaya. Bazı şeyler yerine oturacak bana göre. Bölüm sonunda size önceki bölümlerden ipucu veee bikaç sorum olacak. İyi okumalar. 💞
---
Huzur doluydum. Buraya geldiğim ilk günkü kasvetin aksine huzurla dolmuştum. Kapalı gözlerimi kırpıştırarak araladığımda burnuma dolan çiçek kokusuyla huzuru içime çektim. Ciğerlerime değil de iliklerime kadar ulaştırmak için derin derin çektim. Çiçek kokusu dolarken içime, gökyüzünden farksız gözlerine çevirdim bakışlarımı. Lakin uyuyordu, kapalıydı gözleri. Umut'u ilk defa gördüğüm vakit gözlerine dikkatlice bakmıştım, gözlerin kalbe dokunduğunu bilmeden bakmıştım hem de. Zira öyle bir dokunmuştu ki gözlerinin parıltısı yüreğime, onun ismini haykırarak atmaya başlamıştı kalbim. Durdurmak ne mümkündü, kalbime işlemişti bir kere. Şimdi, kapalı gözlerine ilk günkü gibi dikkatlice bakıyor göğüs kafesimi parçalarcasına atan kalbimin yumruklarına izin veriyordum.
Kapalı gözlerini seyretmeye devam ediyor, hafif kıvrık kirpiklerini tek tek saymaya çalışıyordum. Zira, ona ait ne varsa keşfetmek bu dünyadaki en güzel şey olmalıydı.
Titreyen göz kapaklarının ardından kirpiklerini kırpıştırarak gözlerini araladı. Çekmemiştim bakışlarımı ondan. Size yemin ederim, onunla güne başlamak kadar huzurlu bir şey yoktu.
"Günaydın sevgilim," dedim heyecanla. Şişmiş gözlerini elleriyle ovarak gülümsedi. Aynı huzuru, aynı duyguları onun da hissettiğini gözlerindeki parıltıdan anlayabiliyordum.
"Günaydın," dedi, uykudan yeni uyandığı için çatallı çıkan sesiyle. Olduğum yerden hafifçe ona kayıp burnunun ucuna bir öpücük kondurdum. "Uykucu seni," diye fısıldadığımda yukarı kıvrıldı dudakları. Şişmiş gözleri ve masum bakışlarıyla o kadar sevimliydi ki, bir kere daha burnunun ucuna öpücük kondurdum.
"Huzur dolu uyudum Thomas. Sen olsan, uyanmak ister miydin?" dedi. Elimi yüzüne koyup, yanağını okşamaya başladım usul usul. Gözlerinin içine baka baka, "Huzurum burda. Bir an evvel uyansın istedim o yüzden." dedim. Büyüdü gülümsemesi. Sonra o da yüzümü ellerinin arasına alıp sulu öpücükler bırakmaya başladı. Hiçbir zaman, sulu öpücükleri sevmemiştim lakin o öptüğünde itiraz edemiyordum. Aksine hoşuma gidiyordu.
"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu ellerini yüzümden ayırarak.
"Ayağa kalkabilecek kadar iyi." Çok acı çekmiştim fakat, şu an ağrı kesiciden olsa gerek acıyı hissetmiyordum.
"Sana iyi geldim, değil mi?" Diye sordu. Başımı sallayıp güzel yüzüne bakmaya devam ettim. Sanki ilk defa bakıyormuşum gibi, hiç dikkatlice bakmamışım gibi baktım. "Sen bana hep iyi geliyorsun." dedikten sonra usulca yattığım yerden doğrulmaya çalıştım. O da hızlıca doğrulup elleriyle destek oldu bana.
Sıkıntıyla nefes alıp verdi. "Seni vuran kişiyi yüzbaşı halletti Thomas. Diğer çadırdaki subaylar seninle görüşecek sanırım. Yüzbaşı savunuyor seni. Lakin, onun da yapabilecekleri sınırlı." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp kemirirken sıkıntıyla dolmuştum. "Korkuyorum Thomas." dedi en sonunda.
Ağrım, acım yoktu veyahut ben hissetmiyordum. Buna güvenerek dizlerimin üzerine kalktım, yatağın üzerinde. Hüzünlü gözleriyle bana bakan sevgilimin yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Dudaklarının kıyısına ardından da burnunun ucuna öpücük kondurdum. "Sevgilim, aşkım," dedim. Titreyen göz bebekleriyle bana bakıyordu öylece. "Yanındayım, yanımdasın diyorum. Korkma. Ben yanındayken sakın korkma." Avuçlarıma güzel gözlerinden süzülen yaşlar yol çizmeye başlamıştı. "Yalancı sevgili. Bana ağlamayacağına dair söz vermedin mi sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT |bxb|
Novela JuvenilTamamlandı! Düzenleniyor. --- "Gökyüzünü sorsalar gözlerinin güzelliğini anlatırım." --- Gelin sizi 1915'e götüreyim. Ellerinize silahlar yerine papatyalar yerleştireyim. Eşcinsel konulu hikayedir. Homofobikler bi gıdım yanaşmayın.