Bi eli bavuluda bir eli telefonuda, sinirli bir şekilde havalimanında duruyordu. Yani Mardin'e dedesinin yanına gezmeye gelmiş ama kimse onu zahmet edip almaya gelmemiş.
En sonunda çaldırdığı telefondan ses gelince telefonu kulağına götürdü.
"alo kızım." dedesinin sesi değişik geliyordu. Sert ama kıza yumuşak şekilde aktarmaya çalışıyordu.
"dede, beni almaya kimseyi göndermedin mi? Havalimanında bekliyorum." kız çok hırçındı. Bir o kadar asi. Dedesi o kadar özlediğini söylüyordu ama onu karşılamamıştı bile.
"kızım, sen konağa taksiyle gel. Şuan pek müsait bir zamanda aramadın. Bide kimseye kim olduğunu söyleme." kız bu işe şaşırmıştı. Ne alakaydı ki?
"neden dede?"
"Elvan Ersan CİHANOĞULLARI sözüme karşı gelme. Hemen konağa gel. Kimseye gözümemeye çalış." kız pes edip telefonu kapattı.
Havalimanından çıkıp bir taksiye bindi. Taksici kıza bakıp tekrardan önüne dönerek. "nereye gidecez bacım?" dedi.
"CİHANOĞULLARI konağına." adam kadına şaşırmıştı. Kimki bu kadın o konağa gidecekti. Genede adam bir şey sormadan hakkıyla güzelce konağa sürdü.
Konağın önüne gelen taksiye parasını ödeyip arabadan indi. Eline bavulunu alıp konağın sonuna kadar açık olan kapısından içeri girdi.
Kadın gördükleriyle elindeki bavulu bırakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Yere diz çökmüş abisi ve bir kız vardı. Ve onlara doğrultulan silah. Silahı doğrultanı görmesede çok sinirlenmişti.
Kız onların dışında diğer taraflara baktı. Dedesi kenarda acıyla abisine bakıyordu. Aşiretler toplanmıştı. Üstelik Mardinin en büyükleride ellerinde tesbihle ortadaki olaya bakıyorlardı.
Birden ismimi yukarıdaki çardaktan duymamla kafamı kaldırdım. Herkes bana bakıyordu. Bende yukarıda perişan olmuş anneme ve onu tutmaya çalışan babama baktım.
"Elvan kızım. Çık oradan."
Ben şuan annemi önemseyemezdim. Zaten dedemde beni görmüş kafasıyla yukarıyı gösteriyordu. Önümdeki adam abimle bir şey konuşuyordu. En sonunda bağırmaya başlamıştı.
"ulan sen kimsin lan, köpek? Kardeşimi kaçırmak ne demek? Şimdi son duanı et. İkinizde diğer dünyaya gideceksiniz." Elvan Ersan duyduklarıyla kimsenin bakışlarını takmadan oraya gitti.
Abisi kardeşini görünce gözlerini sonuna kadar açıp fısıltıyla "Elvan. Kurbanın olayım git. Anamın yanına git." onu dinlemeden sinirli olan adamın kolunu tuttu ve onun önüne geçti.
Yalnız adam çok iyiydi. Sert çehresi, kirli sakalıyla çok yakışıklı gözüküyordu. Beyaz teni ve ona uyumlu fit bir vücudu vardı.
Elvan silahın önünde duruyordu. Karşısındaki adam kadına dikkatlice bakıp tüm konağı yerle bir edecek kadar sert bir şekilde kükreyip "çekil kadın. Yoksa sende ölürsün." diye bağırdı.
Herkes korktu ama Elvan Ersan korkmadı. O sadece Allahtan korkardı. O sadece Allahın zulmünden korkar, merhametine sığınırdı.
Adam karşısındaki kadına gözünü bile kırpmadan dikkatlice baktı. Yeşilin en koyu tonu olan gözleri çok derindi. Esmer teni ve kahverengi kısa saçları vardı. Bu kadın İstanbul kadınıydı. Yoksa Mardinli kadınlar böyle giyinmezdi.
Kadın yerde usulca göz yaşını akıtan kadına baktı. Sonrada gözleri adama döndü. "o silahı beline koy. Şuan iki kadına ve bi adama silah doğruluğunu unutma. Siz Allah değilsiniz. Hiç bi cana kıyamazsınız." Salih ağa torunu Elvan'a gururla baktı. O sadece Allahtan korkardı. Ona dediği sözü hatırladı birden 'kızım sakın ola benden bile korkmayasın. Sadece tek birinden korkacaksın. O da seni yaratan Allahu tealadır.' şimdide kızı, torunu bu söze uyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELVAN ERSAN
FanfictionElvan silahın önünde duruyordu. Karşısındaki adam kadına dikkatlice bakıp tüm konağı yerle bir edecek kadar sert bir şekilde kükreyip "çekil kadın. Yoksa sende ölürsün." diye bağırdı. Herkes korktu ama Elvan Ersan korkmadı. O sadece Allahtan korkar...