Her İkiside sabah erkenden kalkmıştı. Ellerini ve yüzlerini yıkayarak otelden çıkmışlardı. Şimdi Elvan kendi evine gidiyordu. Orada kalırken komşusu olan kadına şimdilik Yağmuru teslim edecekti. Şimdi Denizin cenaze işlemleriyle uğraşmalıydı.
En sonunda cenaze işleri hallolunca hepsi mezarlıktaydı. Yağmur Elvanın kucağında anlamayan gözlerle herkese bakıyordu.
Herkes tek tek mezarlıktan ayrılırken kadın mezarlığın yanına çöküp. "kardeşim. Arkadaşım. Arasıra rol icabı annem. Bak çocuğun bana emanet. Gözün arkada kalmasın. Dediğin şeyi yapıyorum. Ona gözüm gibi bakacağım. Senin mezarını ziyarete getireceğim. Asla seni unutmasına izin vermicem." gözünden akan yaşı silip ayağa kalktı ve burada olan arabasına ilerledi. Ali Asaf onu yalnız bırakmıştı. Şimdide arabada bekliyordu.
Elvan arabaya yaklaşınca kendisine yaklaşan arabayla yerinde durup arabaya baktı. Bir kadın ve bir kaç adam inmişti. Kadın Elvan'a yaklaşıp bebeğe gülümseyerek baktı. Sonrada kadına baktı.
"merhaba Elvan hanım. Biz çocuk esirgeme kurumundan geliyoruz. Yağmur bebeği almaya geldik."
"kusura bakmayın bebeği veremem. Ben onu kendi üstüme alacağım zaten." kadın gülümseyerek.
"tamam alın. Ama bebek bizle gelsin sizde çocuk esirgeme kurumuna gelin ve çocuğu orada anne ve babası olarak alın. Çünkü bu çocuğu böyle götüremezsiniz. Reşit bile değil üstelik." Elvan görevlileri doğru bulmuştu.
"tamam. Biz sizi takip ederiz. Zaten çocuğumuz edinip Mardin'e döneceğiz." kadın gene sebepsiz yere gülümseyip kafasını salladı.
"pekala tamam. Bizi takip edin o zaman. Zaten işlemler o kadar uzun sürmez. Sadece imzalar atılır. Bide oradaki evinize görevliler ziyarete gelip çocuğun iyi olup olmadığına bakar." Elvan kafasını sallayıp kendi arabasına ilerledi. Asaf onu arabadan izlemişti. Gerçekten bu çocuğu çok sevdiği belliydi. Yoksa böyle uğraşmazdı.
En sonunda çocuğunda anne ve babaları olduklarında arabayla havalimanına gidiyorlardı. Asaf yoldayken özel uçak ayarlatmıştı. Şimdi öbür uçaklarla uğraşamazdı.
Havalimanına geldiklerinde Elvanın kucağındaki bebeğe baktı. Açık teni bal sarısı saçlarıyla çok tatlı bir bebekti. Üstelik mavi gözlüydü. Bebeğin ona meraklı bir şekilde baktığını görünce gülümseyip birden bebeği Elvanın kucağından aldı.
Elvan kucağındaki bebeğin hızlıca alınmasıyla küçük bir çığlık atıp Ali Asafa döndü. Bebeği omzuna yatırmış yürüyordu. Elvan sebepsiz yere gülümseyip adamın arkasından ilerlemeye başladı.
En sonunda Mardin havalimanına iniş yaptıklarında kendi arabalarına binip konağın yolunu tutmuşlardı. Kimse daha ailelerine bir şey söylememişti. Onun için birazda değişik hissediyorlardı.
En sonunda konağın önüne geldiklerinde Elvan kucağındaki bebekle arabadan indi. Ali Asafta anahtarı kontaktan çekip indi ve kapıya doğru ilerledi. Herkes geleceklerini biliyor ama neden gittiklerini bilmiyordu.
Kapılar açılınca herkes Ali Asaf ve arkasındaki geline baktılar. Bide şaşkınca bebeğe bakmışlardı. İlk şaşkınlığını atan Ceylan hanım olmuştu.
"gelin bu bebek kimindir?"
"benim Ceylan hanım benim." kadına böyle söyleyince yanlış anlaşılma olmuştu. Ali Asafta bunu anlayıp.
"bizim bebeğimiz. Annesi ve babası olduk. Şimdi yorgunuz. Odamıza çıkalım dinlenelim. Ben sonra size anlatacağım."
"tamam evlat."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELVAN ERSAN
FanfictionElvan silahın önünde duruyordu. Karşısındaki adam kadına dikkatlice bakıp tüm konağı yerle bir edecek kadar sert bir şekilde kükreyip "çekil kadın. Yoksa sende ölürsün." diye bağırdı. Herkes korktu ama Elvan Ersan korkmadı. O sadece Allahtan korkar...