Elvan, uzun bir çalışmadan sonra yorulduğu için odasına geçip eline telefonunu aldı. Adamını arayıp, yorgunluğunu atmalıydı. Telefon uzun bir arayıştan sonra açıldığında "efendim kadın." sesi duyuldu.
"ne yapıyorsun adam?"
"toplantıdaydım, sen arayınca çıktım. Sen ne yapıyorsun kadın?" yorgun çıkan sesi Elvanı üzmüştü.
"odamdayım. Biraz dinleneyim dedim. Birazda senin sesini duymak istedim. Ama toplantı bitmediyse sen işine bak. Ben seni sonra ararım."
Asaf kızgın bir şekilde "sen benim önceliğimsin kadın. O ne demek öyle? Bir daha duymayayım."
Elvan gülümseyip, bilgisayarının klavyesiyle oynayarak "seni seviyorum adam." dedi.
Asaf toplantı odasının kapısının önünde, yüzünde oluşan gülümsemeyle "bende seni seviyorum kadın. O zaman akşam görüşürüz."
Elvan o sırada çalan kapıyla gözlerini kapıya çevirdi. Açılan kapıda Uygarı görünce, telefona sadece "tamam canım." diyip telefonu kapattı.
Uygar telefona tamam canım diyen kadına bir süre baktıktan sonra, masanın önündeki koltuklardan birine oturdu.
Elvan ise Uygara merakla bakıyordu. Sonuçta yaralı haliyle kalkıp buraya kadar gelmişti. Dirseklerini masaya dayayıp "sizi buraya getiren şey ne Uygar bey?"
Uygar, bu kadını çok güzel buluyordu. Her şeyiyle kusursuz gibi görünen kadının gözlerine bakıp "sizi çağırttım, gelmediniz. Siz gelmeyince ben geldim."
Elvan bu adamdan çok sıkılmıştı. İyileşsede gitse diye içinden çok dua ediyordu ama adam sülük gibiydi. "Uygar bey, ben vakti gelince sizi kontrole geleceğim. Lütfen artık rahatsız etmeyi bırakın. Yanlış anlaşılıyor."
Uygar artık hastane ortamına dayanamadığı için çıkışını bir şekilde aldırmıştı. Sadece bu kadını görmek istiyordu, ama onu görmek içinde oluşan hisleri gün yüzüne çıkarıyordu. "artık yanlış anlaşılmayacak. Çıkışımı aldım."
Elvan, böyle bir şey beklemiyordu ama kendini bozmadan "pekala, ben size reçetenizi yazayım." diyip, masadaki reçeteyi eline alıp gerekli ilaçları yazdı. Uygara uzatıp "bundan sonra daha dikkatli olmalısınız. Ayriyeten dikişlerinizi 1 haftadan sonra aldırabilirsiniz."
Uygar reçeteyi eline alıp ayağa kalktı. Ellerini cebine sokup "görüşmek üzere Elvan hanım." diyip odadan çıktı. Elvan ise Uygarı fazla takmadan işine odaklanmaya çalıştı.
Asaftan
En sonunda biten işlerimden sonra, iş yerinden çıkmıştım. Elvanı hastaneden alıp, güzel bir restorana götürecektim.
Hastanenin önüne geldiğimde, arabadan inip telefonumu çıkardım. Elvanı arayıp, telefonu kulağıma götürdüm. Telefon uzun bir çalıştan sonra kapanmıştı. Tekrardan arayıp, açmasını bekledim. Aynı şekilde geri kapanmıştı. Kaşlarımı çatıp, hastaneye giriş yaptım. Danışmaya "Elvan Ersan, şuan nerede?"
Kız beni ve Elvanı bildiği için direk cevap vermişti. "bilmiyorum efendim. Asistanı Oğuz beyden öğrenebiliriz." dedikten sonra yanındaki telefonu çıkarıp bir numara tuşladı. Aradığı kişi telefonu açmış olacak ki "Oğuz, Elvan hanım nerede?" kafasını sallayıp, telefonu kapattı. "şuan acildeymiş efendim." kafamı sallayıp, hastaneden çıktım. Arabaya geçip oturduğumda telefonum çalmaya başlamıştı.
Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "alo."
"Asaf, yarın benim evime gel. Konuşmamız gereken önemli konular var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELVAN ERSAN
FanfictionElvan silahın önünde duruyordu. Karşısındaki adam kadına dikkatlice bakıp tüm konağı yerle bir edecek kadar sert bir şekilde kükreyip "çekil kadın. Yoksa sende ölürsün." diye bağırdı. Herkes korktu ama Elvan Ersan korkmadı. O sadece Allahtan korkar...