Ne kadar uyanmak istemesemde, gelen seslerle uyanmak zorunda kaldım. Üstümdeki şortu ve askılıyı umursamadan koşarak dışarıya çıktım.
Bahçede elleri silahlı bir sürü kişi vardı. Yeni ailem de karşısındaki silahlı olan insanlara karşı silahlarını çıkarmışlardı. En önde Ali Asaf vardı. Önündeki adamla bir şey konuşuyordu.
Adamı tanımasamda kesinlikle bu ailenin onu sevmediğine kanaat getirdim. Üstündeki takım elbisesiyle Ali Asaf'a sinirli bir şekilde bakıyordu. Sonra birden gözleri beni buldu. Bende her ikisine gözlerimi kaçırmadan bakıyordum. Ali Asaf karşısındakinin yukarıya baktığını görünce o da benim tarafıma baktı. Sonra beni görünce gözlerini biraz kapatıp açtı ve kafasıyla içeriyi gösterdi.
Ne kadar istemesemde içeri girdim ve üzerimi değiştirdim. Üzerimi tamamen beyaz giyinmiştim.
Babet ayakkabılarımı da giyince hazırdım. Önümden bir düğme ilikleyip odamdan çıktım.
Tekrardan oraya baktım ve silahların indiğini gördüm. Sadece konuşuyorlardı. Ama bi fark vardı o adamın kaşı ve ağzı kanıyordu. Ali Asaf ise kenarda sinirli bir şekilde oturuyordu.
Ellerinin üstü soyulmuş gibiydi. Üstelik kanıyordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp birinci katın avlusuna çıktım. Bir alt kattaydılar. Bende avludan mutfağa girdim. Herkes bana bakıyordu. Onlara bakmadan dolaba ilerledim ve buz gibi bir su alıp bardağa doldurdum. Suyu içip bardakla ve şişeyle dışarıya çıktım.
Aşağıya baktığımda adamların gittiğini gördüm. Ama o adam hala konuşuyordu. Bende merdivenlerden aşağıya indim bazı gözleri üzerimde hissediyordum. Ama kimseye bakmadan Ali Asaf'ın yanına gidip oturdum. Çok sinirliydi ve ilk sözü.
"niye her şeye burnunu sokup kendini gösteriyorsun?" anlamasamda sinirli olduğu için uğraşmadım. Bardağa su doldurup uzatmak yerine önündeki masaya koydum. Sonrada gözlerimi Cevat ağayla o adama çevirdim. Adam arasıra bize bakıp sonrada Cevat ağaya bakıyordu. Yanımdaki adam suyunu alıp içince bende ona baktım.
Bardağı geri masaya koyunca bardağı aldım ve tekrardan bir kat yukarı çıkıp mutfağa girdim. Tüm kadınlar bana bakıyordu. Ne var yani niye bakıyorlar anlamıyorum? Bi insanın ne kadar rahatsız olacağını düşünmüyorlar mı?
Bardağı masaya koyunca dışarıdan Cevat beyin sesi geldi. Artık masanın hazırlanmasıyla ilgili bir şeyler söylüyordu. Birden kadınlar hızlanmaya başlamıştı. Birden Efsun elime bir şeyler tutuşturdu ve önden gitmeye başladı. Bende salak gibi öylece duruyordum. En sonunda yerimden kıpırdayıp bir kat yukarı çıktım ve elimdeki ekmek sepetini masaya bıraktım. En başta Cevat bey onun yan taraflarında Ali Asaf ve Emre Efe vardı. Masanın diğer ucunda Ceylan hanım vardı. Bende Ali Asafın yanına geçtim. Karşımdada Efsun vardı. Bana gülümsemeye başlayınca anlamsızca ona baktım.
Masada gözlerimi gezdirince çoğu şeyin etli olduğunu gördüm. Ben fazla et yemezdim. Ama bugün bir şey yemediğimi düşünerek önümdeki tabağa 3 köfte ve salata koydum. Hizmetliler kasetlere kattıkları çorbadan önüme koydular. Mercimek çorbası. İyi bari.
Ben önce çorbayı içtim. Ama sonra doyduğumu düşündüm. Köfteler öylece kalmıştı. Sadece salatayı yemiştim. Birden bana yönetildiğini düşündüğüm konuşmayla Ceylan hanıma döndüm.
"gelin hanım. Neden yemiyorsun? Sevmedin yoksa?" tabağıma baktıktan sonra Ceylan hanıma baktım.
"yooo güzel gözüküyor ama ben aç değilim." daha fazla açıklama yapma gereği duymadan önüme döndüm ama Ceylan hanım susmadı.
"gelin hanım zorla ye bari. Bu kiloyla nasıl bebek yapcan?" gözümü sonuna kadar açıp Ceylan hanıma baktım. Aynı şekilde Ali Asafta ağzına götürdüğü kaşıkla kalıp annesine baktı. Daha fazla duramayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELVAN ERSAN
FanfictionElvan silahın önünde duruyordu. Karşısındaki adam kadına dikkatlice bakıp tüm konağı yerle bir edecek kadar sert bir şekilde kükreyip "çekil kadın. Yoksa sende ölürsün." diye bağırdı. Herkes korktu ama Elvan Ersan korkmadı. O sadece Allahtan korkar...